Psikoloji Sosyoloji

Türkiye’de Kadınlar Üzerindeki Mobbing ve Gelişmiş Ülkelerdeki Mobbing

 

            Geçmişten günümüze çalışma hayatının bireyler ve emekçiler için yarattığı çeşitli sorunlar ve tehlikeler vardır. Bu sorunlar zaman içinde yaşanılarak, tecrübe edinilerek kavramsallaştırılabilmiş ve bunun sonucunda çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Günümüzde modern çalışma hayatı, teknolojinin gelişmesiyle birlikte çok daha çeşitlenmiş, değişik iş sektörleri ve buna bağlı olarak işyeri sorunları ortaya çıkmıştır. Öncelikli olarak bir sorunu engellemenin yolu sorunu iyi anlamak ve sonuçlarının yaratacağı zararları iyi tahlil edebilmektir. Bu sebeple mobbing sorununun çalışanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri giderebilmek için mobbing sorununu çok iyi anlayabilmek ve buna göre çözüm önerileri geliştirmek gerekir. Aslında işyerinde verimliliği, çalışanların sağlığını ve mutluluğunu arttırmak için öncelikli olarak sorunların ortaya çıkmadan giderilmesi esastır. Çünkü bir iş yerinde ortaya çıkan sorunun telafisi bazen çok zor olabilmektedir. Mobbing sorununu daha çok psikolojik baskı olarak yorumlarsak, bunun yaratacağı sorunların hem işyeri çalışma veriminin düşmesine, hemde çalışan bireylerin işyerinde ve işyeri dışında sosyal hayatlarınında çok olumsuz etkilenidiğini bilmekteyiz. Mobbing esas olarak işyerinde gerçekleşen baskı ve taciz olmakla birlikte, kişilerin iş yerinde yaşadıkları piskolojik sorunları gündelik yaşamlarına yansıtmamaları mümkün değildir.

  1. MOBBİNG NEDİR

                        Mobbing kavramının çalışma hayatında yeni tanımlanmış olması soyut olgular sebebiyle ortaya çıkması, bu sorunun tanımlanmasında ve yorumlanmasında ciddi sorunlar yaratmaktadır. Çok yönlü tanımlanabilen ve dolayısıyla kavram kargaşasına neden olan mobbing aşağıdaki gibi çeşitli maddelerde tanımlanmaktadır. (Kırel, 2008, s.2)

  • Mobbing
  • Psikolojik taciz
  • Psikolojik şiddet
  • Ofis içi şiddet
  • Duygusal saldırı
  • Psikolojik yıldırma
  • Duygusal taciz

            Mobbing kavramının birebir Türkçe karşılığı olmamakla beraber, birine psikolojik saldırıda bulunma, yıldırma, cephe oluşturma, zorbalık gibi anlamlarda kullanılmakta, işyerinde birey veya gruplara zarar vermek için uygulanan leke sürmek, utandırmak, ayağını kaydırmak, gücünü kötüye kullanmak, hakaret etmek, gözdağı vermek ve saldırmak biçiminde görülen davranışlar mobbing kavramı içerisinde yer almaktadır (Kırel, 2008, s.2).

            Leyman’a göre ‘‘ Mobbing yada psikoterör’’ örgütlerde çalışanlar veya üstler ile çalışanlar arasındaki çatışma yüklü iletişim olarak tanımlanmaktadır. Bir veya belirli kişilerce sistemematik şekilde, sıksık ve belirli bir süre boyunca, kişinin verimini etkileyici şekilde doğrudan veya dolaylı bir saldırı yapılıyor ve bu ayırımcılık olarak hissediliyorsa mobbingten söz edilebilir (Kırel, 2008, s.3).

            Çalışma ortamında bireylerin mobbing yoluyla haksız yere suçlanması, eleştirilmesi, küçük düşürülmesi, sözlü ve genel taciz, duygusal eziyet ve psiko-terör uygulamak yoluyla bir kişiyi işyerinde soğutma ve dışlamayı amaçlayan, art niyetli eylemlerden oluşan tatsız bir süreçtir (Kırel, 2008, s.3).

2. MOBBİNG TÜRLERİ

            Öncelikli olarak mobbing kavramının ve çalışma hayatına etkilerinin sonuçlarını yorumlaya bilmek için, mobbingin tanımının ve türlerinin iyi anlaşılması gerekmektedir. Ülkemizde daha çok psikolojik taciz yada baskı adı altında tanımlanan mobbing kavramının iki türlü gerçekleştiğini görmekteyiz ve işyerlerinde yaşanan  psikolojik tacizi dikey ve yatay olarak ikiye ayırmak mümkündür.

2.1 Dikey (Hiyerarşik) mobbing

            Dikey psikolojik taciz, üstlerden astlara ya da astlardan üstlere doğru yönelen, aynı zamanda iki yönlü de olabilen psikolojik taciz türüdür. Bazı işyerlerinde iki yönlü mobbing yaşandığı görülse de, çoğunlukla üst yöneticinin yönetim güçünü elinde bulundurması sebebiyle daha çok yukarıdan aşağıya doğru uygulanan ve daha fazla baskı yaratabilecek bir mobbing türüdür.

            Dikey mobbing iki şekilde açıklanabilir;

  1. Yukarıdan aşağıya doğru psikolojik taciz, bir amirin astlarına yönelik olarak uyguladığı davranışlar bütünüdür.
  2. Aşağıdan yukarıya doğru psikolojik taciz ise astların bireysel olarak veya birlikte hareket ederek amirlerine uyguladığı davranışlardır.

2.2 Yatay (Eşitler arası) mobbing

            Dikey mobbing türünün, doğrudan yukarıdan gelen bir baskı türü olmasının daha etkili olacağı düşünülse bile, yatay mobbing türünün de çalışanlar üzerinde çok fazla olumsuz etki yarattığı görülmektedir. İşyerlerin de üstlerden gelen mobbing daha baskın olsa bile, çalışanlar arasında yaşanan ve birbirlerine uyguladıkları baskı ve psikolojik taciz durumuda çalışma verimini düşürmekte ve çalışanları mutsuz etmektedir. Baskı kelime itibariyle yukarıdaki güçün aşağıdakini daha kolay yok edebileceği düşüncesi yaratmaktadır. Ancak günümüz çalışma koşullarında rekabetin çok fazla olması, istenilen çalışma ortamlarına kolay ulaşılamıyor olması aynı konumdaki insanları birbirine adeta düşman etmekte ve sürekli birbirlerinin mobbingine maruz kalabilmektedirler.

            Kadınlar açısından yatay mobbing türünün daha fazla görüldüğü, bunun sebebininde birbirlerine etkilerinin daha fazla olabileceği düşüncesinden kaynaklanabilir. Hem cinslerini yok etmek, karşı cinsi yok etmekten daha kolay gelebilir. Bu gerekçelerle kadınlar aynı hiyerarşide oldukları hem cinslerini daha fazla mobbinge maruz bırakmaktadırlar.

  1. KADINLAR ÜZERİNDEKİ MOBBİNG ETKİSİ

            Mobbing sorununun dünyada ve ülkemizde daha çok kadınlar açısından bir tehdit oluşturduğu düşünülürse, bunu kadına yönelik psikolojik, cinsel, fiziksel bir şiddet ve baskılama yöntemi olarak yorumlayabiliriz. Temel olarak çalışma hayatını kadın ve erkek kavramları üzerinden ayırmak, birine diğerinden daha fazla hak taleb etmek belki doğru bir yaklaşım değildir. Ancak kadının geçmişte de bir takım  fiziksel zorluklar yaşayacağı iş sektörlerinde çalıştırılmaması olumlu bir ayrımcılıktır. Mobbing açısından bakıldığında ise amaç yine ayrımcılık olmamakla birlikte, kadının bu baskıya maruz kalma ihtimali daha fazla olduğundan, bu sorun daha çok kadınlar üzerinde tanımlanmaktadır. Çünkü burada amaç karşıdakini güçsüzleştirmek ve dışlamak olduğu için kadınlar üzerinde daha kolay baskı kurup, cinsel kimliği üzerinden belki aşağılama yada taciz etme yoluyla öncelikli olarak kadınlara karşı uygulanan bir şiddet yöntemi olduğu düşünülebilir. Dolayısıyla yapacağımız çalışmada mobbingin kadınlar üzerindeki etkisini öncelikli olarak araştıracağız.

 

3.1 Kadınlara Yönelik İşyerinde Cinsel Taciz

            Kadınların gerek sosyal hayatta, gerek iş ortamında, gerekse özel yaşamları ve aile ortamlarında en çok karşı karşıya kaldıkları tehdit ve mağduriyet cinsel tacizdir. Bu sorun yüzyıllardır kadınların baş etmek zorunda kaldıkları ve ne yazık ki günümüzde de önlenemeyen ve maruz kalan kişi açısından ileri hayatında psikolojik açıdan çok kötü etkiler bırakan bir durumdur.

            İşyerinde mobbinge maruz kalan kadınların belli bir yüzdesi cinsel tacizle karşı karşıya kalmakta, buna yönelik kişisel önlem alamadıkları gibi, çoğunlukla bu durumu gizlemek ve kendi başlarına mücadele etmek durumunda kalmaktadırlar.

            Cinsel taciz, insan onurunu ihlal etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel olarak düşmanca yapılan aşağılayıcı, utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranıştır. İşyerinde cinsel taciz ise arzu edilmeyen, kadının onurunu zedeleyebilecek ve işi için tehli oluşturabilecek cinsil ilgi olarak tanımlanmıştır (Tınaz, Karatuna, 2010. s.10).

3.2 Mobbinge Maruz Kalan Kadınlar

            İşyerinde mobbingin olduğunu anlayabilmemiz ve yorumlayabilmemiz için öncelikle bir ortam, mahdur ve tacizci olduğunu bilmemiz gerekir. Burada tacize maruz kalan taraf mağdur kişidir, Ancak tacize maruz kalanları tanımlayıcı bir mağdur tipi yoktur, yapılan çalışmalar bazı kişilik özelliklerine sahip olanları, mağdur olmaya daha yakın kişiler olduğunu göstermektedir. Örneğin; yalnız ve değişik bir kişinin, başarılı bir kişinin yada işe yeni başlayan bir kimsenin, işyerinde psikolojik taciz mağduru olma tehlikesinin daha fazla olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca adelet duygusu güçlü ve dürüst kişilerin; zeki, bağımsız, becerikli ve parlak kişilerin; pozitif, nazik ve uysal kişilerin; önceden işyerinde psikolojik tacize uğramış ve buna bağlı olarak tramva yaşamış kişilerin, tacizci için daha kolay hedef oldukları iddia edilmekte ve mağduriyet yaşamaktadırlar (Tınaz, Karatuna, 2010, s.25).

Fiziksel şiddet mağdurlarında var olan değişkenler; yaş ( genç olmak), üniforma giymek, görünüm ve davranış, tutumlar ve kişilik olarak tanımlanabilir. Üniforma ve görünüm önemli bir risk fonksyonudur, bununla beraber genç olmak ise daima önemli bir risk faktörü taşımaktadır. Üniformalı çalışanlar özel bir grubu temsil etmekte, üniformalı kişile yönelik olumsuz tutuma bağlı şiddet meydana gelebilmektedir. Çünkü üniformalı meslekler, genelde bireyler üzerinde negatif etki yapabilmektedirler. Görünüm ve davranışta şiddete maruz kalma önemli bir değişkendir, örneğin fiziksel olarak güçsüz görünümlü biri, kendini koruyabilecek fiziksel yapıda olan birine göre fiziksel şiddete daha çok maruz kalabilir. Sürekli agresif , saldırgan, sinirli, eleştirsel tutum sergileyen bireylerde, karşılarındaki kişiyi sinirlendirip şiddete maruz kalabilirler (Kırel, 2008, s.28).

            Mobbing özellikle işyeri ortamında yaşanan istenmeyen bir durum olmakla birlikte, mobbinge maruz kalan kişilerin yaşadıkları psikolojik baskıyı çoğunlukla üzerlerinden atamadıkları için, aile ortamları, arkadaş çevreleri ve içinde bulundukları sosyal ortamlara da yansıtmakta ve bunun sonucunda bireysel bazlı bir olayın, toplumun geneline yansıdığını görmekteyiz. Bu durumun bireylere verdikleri zarar kadar, toplumun ekonomik, sosyolojik ve kültürel açıdan güçsüzleşmesi ve yapısal bozukluklara yol açarak, belki de yozlaşmaya sebep olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır.

3.3 Mobbingi Uygulayan Taraf

            Yukarıda tanımladığımız gibi mobbinng yaşanan durumlarda, bir işyeri ortamı olması, bir mağdur ve birde mobbingi uygulayan taraf olması gerekmektedir. Hiç istenmeyen bir olay olmakla birlikte mobbingi ve çalışmahayatına olumsuz etkilerini doğru anlıyabilmek için, olayın taraflarını iyi analiz etmemiz gerekmektedir.

            Bir işyerinde psikolojik taciz olgusuna neden olduğu kabul edilen taraf, tacizi uygulayan taraf yani bir başka değişle tacizdir. Tacizi uygulayan tarafı, genellikle bir kişi yada gruplar temsil eder ve tacizcinin özellikleri ile ilgili kesin yargılarda bulunmakta zordur. Öyleki, tacizcinin kişilik özelliklerine ilişkin yapılan yorumların sonuçları, çoğunlukla mağdurların görüşlerini yansıtmaktadır (Tınaz, Karatuna, 2010, s.26).

            Tacizci kişinin yada kişilerin, sahip oldukları kişilik özellikleri ve içinde bulundukları sosyal ortamdaki davranışları çoğunlukla karşıdaki bireyleri yanıltabilir. Yaşadığı çevrede çok fazla göze batmayan, çoğunlukla kendi halinde hatta çevreye duyarlı yardım sever kişiler olabilirler. Bu sebeple tek tip bir tacizci tanımı yapmak zordur, ancak yaşanılan olaylar ve mağdurların verecekleri ifadelere göre belki, bu kişilerin toplum içindeki davranışlarından, bu kişilerin şiddet eğilimli olabilecekleri varsayımlarına ulaşılabilir.

            Field, tacizcinin genellikle işyerinde mağdura göre üst pozisyonda çalışan bir yönetici olduğunu var sayarak tacizci yöneticinin bazı özelliklerini belirlemeye çalışmıştır. Örneğin kısa vadeli düşünen, zayıf hafızalı, bencil, karar verme ve dinleme yeteneğinden yoksun, tatmin olmayan, gerçeği kabul etmeyen, kıskanç, başarısız olduğunu düşünen, nankör, anlayışsız, stresli, ikiyüzlü, ruh halideğişken, kibirli, gücünü gösterme ihtiyacı duyan ve emreden, özürdilemek istemeyen, anlaşmak ve iletişim kurmaktan uzak, fırsatçı, kararsız, karaktersiz, sorumsuz, katı ve espiri anlayışından yoksun kişilerdir (Tınaz, Karatuna, 2010, s.27).

 

 

3.4 Mobbinge Tanık Olan Taraf

            Daha öncede açıklamaya çalıştığımız gibi, mobbing olayı çok taraflı istenmeyen bir durumdur. Burada birde bu istenmeyen olaya tanıklık eden taraf vardır.

            İşyerinde psikolojik taciz, her nekadar mağdur ve tacizci arasında yaşanan bir süreç olarak ele alınsa da, zaman içerisinde sürece dahil olan tarafların sayısı artabilir ve tacizi gözlemleyen çalışanlarda sürecin bir parçası haline gelebilirler. İşyerinde psikolojik taciz sürecinin neden olduğu stresli çalışma ortamı sürece tanık olanlarıda olumsuz yönde etkiliyebilir ve kendilerininde bu baskıya mağruz kalabilecekleri korkusuna ve endişesine kapılarak işverimliliği düşebilir hatta iş ortamından uzaklaşabilirler (Tınaz, Karatuna, 2010, s.30-31).

            İşyerinde psikolojik taciz sürecine tanık olan ve bu süreci durdurmak adına hiç bir şey yapmaya yönetici veya tacizciyi destekleyen çalışma arkadaşları da süreci şiddetlendiren, dolaylı tacizciler olabilirler (Tınaz, Karatuna, 2010, s.31).

            Yukarıda yorumlamaya çalıştığımız gibi mobbing olayı salt bireysel bir olay olmadığı gibi, tarafları çok olan ve genellikle olaya duyarsız kalındığında meydana gelebilen ve artış gösterebilen bir olaydır. Burada mobbinge maruz kalan kişinin özgüvenli bir şekilde tepki verebilmesi, üst yöneticilerinin bu olaylara dönük engelleyici tedbirler alması ve çalışma arkadaşlarının mobbingci kişiyi baskılayıcı ve engelleyici tepkiler göstermesi durumunda, tacizci kişiler istedikleri mağduriyetleri yaratamıyacaklardır.

            Çalışılan ortamda istenilen örgütsel bağlılığın ve duyarlılığın sağlanabilmesi halinde mobbing gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkamayacağı gibi. Var olan olumsuzluklarda kendiliğinden yok olacaktır. Çünkü mobbingcinin bir şekilde engellenmemesi durumunda çalışma ortamında yaşanan ve bu olaylara maruz kalan kişilerin sayısı artacak bir değil birkaç kişi olacaklardır. Bu sebeple mobbinge tanık olan kişilerin göstereceği duyarlılık çok önemlidir.

 

3.5 Mobbingin Türkiye’deki Hukuksal Boyutu

            Bir toplumun niteliksel varlığı hukuksal değerlere göre ölçülmelidir. Anayasası ve kanunları olan her ülke hukuk normlarına göre oluşturulur ve gelişmiş ülkeler modern hukuk anlayışını benimsemektedirler. Hukuk normları olmayan bir ülkede toplumsal yapının ve bireylerin güvencesinden söz edilemez. Hukuk kuralları ve yasalar, bireyler açısından pek çok sosyal haklar vermekle birlikte olumsuz bir olaya maruz kaldıklarında en büyük güvencedir.

            Türk anayasasına göre sahip olduğumuz kişisel haklar, dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetleridir. Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir.

            Uluslararası düzeyde yapılan araştırmalar, mobbing mağdurlarının, diğer şiddet ve taciz mağdurlarından sayıca çok daha fazla oldukları doğrultusundadır. Avrupa birliğine üye ülkelerde gerçekleştirilen kapsamlı araştırmaların sonucunda mobbinge maruz kalanların sayısının giderek arttığı görülmektedir (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008. s.13).

            Mobbingin kısmen veya tamamen hukuka aykırı olmayan fiilerden oluşması, gizli ve tanık bırakmama eğiliminde olan bir olay olması sebebiyle, mobbingcinin hukuksal açıdan cezaya maruz kalmama olasılığı yüksektir. Bununla birlikte psikolojik taciz sürecinin hukuka aykırı niteliği, süreci oluşturan davranışların hukuka aykırılık niteliğinden bağımsız olarak, bu sürecin bizatihi kendisinin hukuken suç olarak yorumlanması gerekmektedir. Hukuken suç olarak tanımlanmayan bir olayın cezai yaptırımı da olmayacağından, işyerinde mobbingin başlı başına bir suç teşkil ettiği düşüncesinden hareketle çözüm geliştirilmelidir.

  1. ÜLKEMİZDE MOBBİNGE MARUZ KALAN KADINLARIN KARŞILAŞTIĞI SORUNLAR

            Ülkemiz; henüz gelişmekte olan bir ülke olduğundan dolayı, özellikle kadınların sosyal hayatta ve çalışma hayatında var olma mücadelesi sürmekte ve halen kadınların bazı çalışma alanlarında kabul görmediği ve dışlandığı gözlenmektedir. Kariyer sahibi çalışan kadınlar olduğu gibi işçi statüsünde değerlendirebileceğimiz vasıfsız işlerde çalışan kadınlarımız sürekli olarak özellikle erkeklerin tacizine maruz kalmaktadırlar.

            Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda tam ve etkin yer alamadıkları için, çoğunlukla erkeklerin egemen olduğu bir iş hayatı ve sosyal hayat durumu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte ekonomik sıkıntı yaşayan, gerekli eğitimi alamamış, vasıfsız işlerde de olsa çalışmaya razı bir kadın kesimi de vardır. Özellikle bu kesim, tamamen ekonomik kaygılar sebebiyle çalışmakta ve iş yerinde çeşitli tacizlere maruz kalmaktadır. Üstelik benzer bir baskıyı eşinden ve ailesinden de gördüğü için ve hatta buna laik olduğu düşünüldüğü için, bu şiddet ve baskılarla mücadele edebilecek gücü kendisinde hiçbir zaman bulamamaktadır. Her iki durumda da işyeri ve aile ortamında sürekli mağduriyet yaşayan kadınlarımız, çalışıp ekonomik özgürlük edinmiş gibi görünseler de aslında gerçek erkek egemen toplumun onları içeride ve dışarıda sömürdüğünden ibarettir.

            Bununla birlikte eğitimli, özgüvenli ve iyi çalışma koşullarına erişebilen kadınlarımızda vardır. Ancak bu onların mobbinge maruz kalmadığı, sektör olarak ayrımcılığa tabi tutulmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin inşaat mühendisi bir kadın şantiye alanlarına çok rahat gidemeyeceği düşünüldüğü için, inşaat, köprü ve yol yapımı gibi projelerden dışlana bilmektedir. Ayrıca kadın savcılarımızda, olayın vahameti ne boyutta olursa olsun, nerede gerçekleşirse gerçekleşsin, derhal olay yerine gitme durumundan dolayı çeşitli zorluklar yaşaya bilmektedir. Çünkü meskun mahalde işlenebilecek bir cinayet olabileceği gibi il sınırları dışında ulaşılması çok güç yerlerde de bu tür olaylar yaşanabilmekte ve kadın savcılar için ağır bir çalışma ortamı oluşturmaktadır.

  1. GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİ MOBBİNG

            Gelişmiş ülkelerde herhangi bir toplumsal olayı değerlendirirken Avrupa birliğinin önermiş olduğu yazılı ve tavsiye nitelikli önerileri dikkate alınır. Avrupa birliği temel haklar şartının ilgili maddesine göre: her işçinin sağlığını, güvenliğini  ve saygınlığını gözeten çalışma koşullarına sahip olma hakkı vardır. Avrupa birliğinin temel haklar şartının ilgili maddesinde insan saygınlığı düzenlenmiştir: insan saygınlığı ihlal edilemez; saygı gösterilmeli ve korunmalıdır. İlgili şarta göre, cinsiyet, ırk, renk, etnik veya sosyal kökenler gibi, daha pek çok insana dair varolan ve değiştirilmesi mümkün olmayan kalıtsal özellikleri sebebiyle herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılması kesinlikle reddedilmiştir (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008, s.162-163).

            Mobbing kavramının gelişmiş ülkelerde ortaya çıkışı ve bunun iş hukuku açısından ortaya çıkışı İsveçli iş hukukçusu      Leymanın 1970’li yıllardan beri bu kavramın iş hukuku açısından incelenmesi ve tanımının yapılması için çalışmalar yürütmüştür. İşyerinde psikolojik taciz olgusu İsveç’teki araştırmalara dayalı olarak, Almanya’da 1990 yıllardan itibaren gittikçe artan bir şekilde sosyolojik ve psikolojik araştırmalara konu olmuştur (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008, s.177).

            Almanya’da bazı yargı kararlarından ‘mobbing’ kavramının tanımı yapılmaya çalışılmıştır. İlk defa 1997 yılında federal iş mahkemesi mobbing hakkında karar vermiş ve bu karardan mobbing, ‘işçilerin birbirlerine karşı ya da şefleri tarafından yapılan sistematik düşmanlıklar, kışkırtma ya da ayrımcılıklar’ olarak tanımlanmıştır (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008, s.178).

            Leyman işyerinde psikolojik taciz konusunu İsveç’te ortaya çıkarmıştır. İsveç’te mobbingin daha çok çalışma arkadaşları arasında meydana geldiği görülmekte ve bir araştırmada aynı statüde bulunanlar arasında yaşanan mobbing olayının astlardan gelen mobbing olaylarına göre daha fazla olduğunu tespit etmiştir. İsveç, mobbinge karşı özel yasal düzenleme yapan ilk Avrupa birliği ülkesidir (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008, s.222).

            Mobbingle ilgili yasal düzenleme Fransız iş hukukunda, cinsel taciz konusu ile ilk kez 1992 tarihli bir yasayla ve sadece hiyerarşik ast-üst ilişkisi ile sınırlı olarak kabul etmiştir. Belçika’da ise, çalışma ortamında şiddet; Belçika iş sağlığı ve güvenliği yasasının  alt bölümlerinde, psikolojik taciz ve cinsel taciz konuları şeklinde düzenlenmiştir (Tınaz, Bayram ve Ergin, 2008, s.228).

            Psikolojik taciz her işyerinde ve her türlü kuruluşta yaşanabilir. Fakat iskandinavya’da yapılan bir araştırmanın sonucu mobbingin kar amacı gütmeyen örgütler ile okullar ve sağlık sektöründe diğer firmalara göre daha fazla yaşandığını göstermektedir (Kırel, 2008, s.41).

            Kadınların en çok maruz kaldıkları mobbing türlerinden birisi cinsel tacizdir. Avrupa birliği ülkelerinde kadınlara uygulanan cinsel taciz yöntenmiyle mobbingin, yapılan araştırmalarda kadın mağdurların genellikle belli kalıp özellikler taşıdıkları ortaya koymuştur. Şöyleki; cinsiyet (kadın olmak), yaş (genç 20-40), tek başına yaşayan yada boşanmış kadınlar, düşük eğitim seviyesi, çalışma süresi (kısa-uzun). Bu özelliklere ilave olarak ispanyada yapılan araştırmalarda ise, mağdurların normal bir görünüme sahip oldukları, 10 yıldan daha fazla çalıştıklarını gözlemlemiştir. Buna karşın İngiltere’de cinsel taciz olaylarında, mahkemelerden alınan sonuçlar mağdurların 1 yıldan daha az süredir çalıştıklarını ortaya koymaktadır (Kırel, 2008, s.33)

            Yukarıda açıklamaya çalıştığımız gibi mobbing kavramı gelişmiş ülkelerde de yeni yorumlanabilmiş ve konuyla ilgili yasal düzenlemeler yeni yeni ortaya çıkarılmıştır. Verdiğimiz örnekler de özellikle Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinin mobbinge bakış açısı ve bu soruna karşı almaya çalıştıkları hukuksal tedbirleri ve düzenlemeleri görmekteyiz. Ülkelerin toplumsal yapılarına ve çalışma ortamlarına göre mobbing türlerinin değişiklik gösterebildiğini gözlemledik. Bazı ülkelerde yatay mobbing türünün daha fazla görüldüğü, bazı ülkeler de ise mobbingle ilgili hukuksal tanım, yalnızca yukarıdan aşağıya baskı olarak yorumlanmaktadır. Yine bazı ülkelerde mobbinge maruz kalma süresi de değişkenlik gösterebilmektedir. Avrupa ülkelerinde de mobbing kavramının yeni olması sebebiyle, tam ve doğru anlaşılmasının zaman alacağı ve buna karşı geliştirilecek tedbirlerin ve hukuki düzenlemelerin biraz zayıf kalacağını düşündürmektedir.

            Avrupa birliği normalarının ve gelişmiş ülkelerin sosyal yapısı, kültürleri, insana ve kadına bakış açısı, bu doğrultuda hukuksal yaklaşımları da her zaman için gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler için model oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ülkemiz içinde gelişmişlik düzeyi olarak örnek alınan Avrupa ülkelerinin işyerinde yaşanan mobbing türlerine ve buna karşı alınacak hukuksal tedbirlere bakılarak bir farkındalık yaratılabilir. Farkındalık oluşturabildiğimiz her hangin bir konuya çözüm geliştirebilmek ve çalışma ortamlarında örgüt kültürünü yaratarak bu türden istenmeyen olayların yaşanmasını önleyebiliriz.

            Tabi ki gelişmiş ve modern ülkeler toplumsal hayatı ve çalışma ortamını hukuksal kurallara göre yönlendirmektedirler. Ancak modern yaşam kültürünün yerleştiği ülkelerde toplumsal norm kuralları da iyi işlemektedir. Hukuk kurallarında yargılama ve ceza varken, toplumsal normlarda ise, iyi eğitilmiş bireyler, dolayısıyla eğitimli ve örgütlü toplum, kültürel değerlerin oluşturulabildiği işyerleri yaratmak gibi, toplum için informal kurallar geliştirerek, mobbing türü istenmeyen olaylar önlenebilir. Bu mantıktan hareketle suçun oluşması ve cezanın verilmesi yerine, böyle bir ortamın hiç yaratılmaması, mobbing gibi istenmeyen olaylar sebebiyle mağduriyetler yaşanmaması çok daha önemlidir. Bunun yolu eğitimli ve nitelikli bireyler yetiştirmek, suça eğilimlerini azaltmak, işyerleri veya herhangi bir toplumsal ortamda olumsuz etkiler yaratmasını ve çevreye zarar vermesini engellemektir.

  1. ÜLKEMİZ VE GELİŞMİŞ ÜLKELERDEKİ MOBBİNGE MARUZ KALAN KADINLAR

            Gelişmiş ülkeler ve ülkemiz açısından çalışan kadınların genel olarak sorunlarını ve özelde ise, mobbingin kadın çalışanlar üzerinde yarattığı mağduriyetin sebeplerini ortaya çıkarmaya çalışmaktayız. Gelişmiş ülkelerde yaşanan mobbing olaylarının verilerine bakıldığında kadınların maruz kaldığı cinsel tacizlerin belli kalıptaki kadınlara uygulandığı görülmektedir. Boşanmış, tek başına yaşayan, genç ve daha çok eğitimsiz kadınların mobbinge maruz kaldığı araştırmalarla ortaya çıkarılmaktadır. Ancak çoğunlukla eğitimsiz kadınlara mobbing uygulandığı tartışılabilir. Çünkü mobbinge ve özellikle cinsel saldırıya uğrayan kadınların bu durumu açıklamak ve paylaşmaktan şiddetle kaçındıkları bilinmektedir. Ayrıca mobbingin eğitimli ve statü sahibi çalışan gruplar arasındada çok yaygın olduğu bilinmektedir.

            Gelişmiş ülkelerle ülkemiz arasında ekonomik, kültürel, sosyolojik açılardan farklılık olsa bile, yaptığımız bu çalışmada görüyoruz ki insan faktörünün olduğu her ortamda ,gelişmişliği ne düzeyde olursa olsun, insanın bireysel bir varlık olduğu, kendine has psikolojik bir dünyası olduğu varsayımından hareketle, yaşadığı çevre aldığı eğitim ve terbiye ne düzeyde olursa olsun, insan içsel duyguları ve düşünceleri sebebiyle suç işleme eğilimine yatkın bir varlıktır. Böyle bakıldığında ülkemizin az gelişmişlik düzeyi, ataerkil ve geleneksel bir toplum yapısına sahip olmamız gibi sebeplerle, kadınlarımız belli bir eğitim almış olsalar dahi, özellikle bazı iş kollarında aldıkları uzmanlık eğitimine bakmaksızın, dışlandıklarını ve mobbinge maruz bırakıldıklarını görmekteyiz.

            Bununla beraber, eğitimsiz kabul edebileceğimiz, vasıfsız işlerde çalışmak durumunda bırakılan kadınlarımız, işyerindeki zorlukları, uğradıkları çeşitli fiziksel ve psikolojik saldırıları, aileden ve çevreden gelecek tepkiler sebebiyle, dışa vuramayacakları bilindiğinden, çok fazla mobbinge maruz kalmaktadırlar. Çünkü bu kadınlar her halükarda işveren, çevre ve eşleri tarafından suçlanacaklarını bildikleri için susmayı tercih etmektedirler. Bununla beraber eğitimsiz ve özgüveni olmayan kadınların daha çok baskıya maruz kaldığı düşünülse de, özgüveni olan kadınlar dahi, bizzat kendisi mobbingcisiyle baş edebilmekte, ancak böyle bir durumda toplum ve çevreyle mücadele edememektedir.

            Kendisine olan özgüveni ve güçlü karakteri sebebiyle, bireysel baskı uygulayan mobbinciyi engelleye bileceğini bilse dahi, bu durumun çevrede duyulması halinde kendisinin suçlanabileceği endişesiyle, sessiz kalabilir ve bu durumda bireysel değil toplumsal baskıya yenilmiş olabilmektedir.

 

 

SONUÇ

            Dünyada ve ülkemizde sanayinin gelişmesi ekonomik değerlerin artması ve modern dünyada çok daha farklı iş kollarının gelişmesi sebebiyle, işyeri kavramı ve devamında işyerinde çalışanların karşılaşabileceği zorluklar ve çeşitli sorunlar olabileceği yaşanarak tecrübe edinilmiştir. İşyeri kavramının orta çıkışından bu yana işçi ve emekçi dediğimiz çalışan kesimin geçmişten günümüze çok çeşitli sorunları olduğu bilmekteyiz. Modern çağda tekonolojik gelişmelerle birlikte iş sektörleri de çok çeşitlilik göstermiş, yeni çalışma ortamları yeni sorunları da beraberinde getirmiştir.

            Mobbing kavramı gelişmiş ülkeler açısından, teknolojiye bağlı olarak işyeri ve çalışan algısının değişmesine ve işyerinde karşılaşılan, çalışan sorunlarının artmasına zemin hazırlamıştır. Günümüzde iş sektörlerinde ve işyerlerinde yaşanmakta olan acımasız rekabet, bireyin kendisine uygun işe ulaşmakta yaşadığı zorluklar, sahip olduğu iş sektöründe yaşadığı kaybetme korkusu, çalışanlarda psikolojik baskı yaratacağı gibi, çevresine mobbing uygulama eğiliminde olabileceğini de ortaya çıkarmaktadır. İşveren açından bakıldığında ise işveriminde memnun olmaması, bir başka uzman kişinin kendisine rakip olabileceği düşüncesi, yada ekonomik gerekçeler sebebiyle, çalışanlarına tazminat ödememek için mobbinge maruz bırakabilir.

            Çalışma hayatında genel olarak var olan zorluklar kadınlar açısından çok daha zor ve üstesinden gelinebilmesi çoğunlukla mümkün olmayan sorunlardır. Zaten toplumsal yaşamda ve işyerinde cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan kadınlar, birde kolay yıldırılabilecek zayıf karakterli olarak görüldüğü için erkekler tarafından sürekli bir dışlanmayla ve baskıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Aynı hiyerarşide çalıştıkları hem cinsleriylede birbirlerine mobbing yoluyla baskı uyguladıkları görülse de, daha çok toplumun yapısınada bağlı olarak erkekler tarafından iş sektörlerinden dışlanmaya ve yok edilmeye çalışılmaktadır. Çünkü mobbing uygulayan taraf daha çok bir güç gösterisi yapmak ve zayıf olduğunu düşündüğü kişileri yok etme eğiliminde olan kişilerdir. Bu sebeple kendilerine mağdur olarak daha çok kadınları seçmektedirler. Kadınların fiziksel ve düşünsel olarak hassas olmaları nedeniyle ve cinsiyet durumlarının, cinsel tacize everişli olması onları mobbingci için ilk hedef olarak görmesine sebep olmaktadır.

            Yapmış olduğumuz bu çalışmada, mobbing kavramının tanımını ve iş hayatına etkilerini, özellikle kadın çalışanlar açısından yaratmış olduğu zorlukları ortaya çıkarmayı amaçladık. Mobbing kavramının ortaya çıkışının ve kavramsallaştırılmasının henüz yeni olması sebebiyle, aslında çalışanlara ve dolayısıyla topluma ne derece zarar verdiğini anlayabilmekteyiz. Çalışan verimliliği ve mutluluğu açısından, hiç yaşanmaması arzu edilen, yaşanmışsa bile gerekli müdahalelerle derhal engellenmesi gereken bir olaydır.

Yazar: Uğur AYDIN

KAYNAKÇA

Kırel Çiğdem, Örgütler psikolojik taciz (moobing) ve yönetimi, Anadolu üniversitesi yayınları, Eskişehir, 2008.

Tınaz Pınar, Bayram Fuat ve Ergin Hediye, Çalışma psikolojisi ve hukuki boyutlarıyla işyerinde psikolojik taciz (mobbing), beta basım yayım dağıtım, İstanbul, 2008.

Tınaz Pınar, Karatuna Işıl, İşyerinde psikolojik taciz sağlık sektöründe kesitsel bir araştırma, ziraat gurup matbaacılık, Ankara, 2010.

Yaman Erkan, Yönetim psikolojisi açısından işyerinde psikoşiddet (mobbing), nobel yayın dağıtım, Ankara, 2009.

Deniz Derya, Mobbing (işyerinde yıldırma) insanda saldırganlığı açıklayan kuramlar ve vaka örnekleri, Hayat yapım basın yayın, İstanbul, 2012.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Yerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Bilgilendirme Rehberi, Özel matbaası, 2.baskı, Ankara, 2014.