İlk kez 2005 müfredat programıyla eğitim hayatımıza giren “Yapılandırmacı Öğrenme” ya da halk arasında bilinen adıyla “Öğrenci Merkezli Eğitim” okullarda ne kadar oranda kullanılıyor? Kullanabilen öğretmenlerin yaşadığı zorluklar neler? Nitelikli öğretim için yapılandırmacı eğitim şart mı? Bu yazımızda bunu inceleyeceğiz.
Öncelikle yapılandırmacı yaklaşımı açıklamamız gerekiyor. Yapılandırmacılık, bilginin birey tarafından duyular vasıtasıyla edilgin olarak alınmadığını, tam tersine öğrenenler tarafından yapılandırıldığını, üretildiğini öne süren bir öğrenme kuramıdır (Ün Açıkgöz, 2005a: 60-61). : “Bilen, gerçeği kendi yaşantılarına ve çevreyle etkileşimine dayalı olarak yaratır.” Yapılandırmacılığa göre bilgiyi yapılandırma gereksinimi, bireyin çevresiyle etkileşimi sırasında geçirdiği yaşantılardan anlam çıkarmaya çalışırken ortaya çıkar (Sabancı, 2008: 31). Bu öğretim kuramının uygulanması için geçen 16 yıl olmasına karşın çoğu okulda bu öğrenme yaklaşımı kullanılmamaktadır. Devlet okullarında gerek derslik sayısının öğrenci nüfusuna yetmemesi gerekse de uygun ortamın oluşturulamaması başlıca sebepler olarak söylenebilir. Öğrenciye bilgiyi keşfettirmenin önemini kavratabilmemiz elzemdir. Bunun için ders içerisinde öğrenciyi nerelere yönlendirmemiz gerektiğini iyi bilmemiz lazım. Ortalama bir ders süresinin 40 dakika olduğunu kabul edersek özellikle genel kültür derslerinde (hayat bilgisi, fen bilimleri vs.) toplumsal problemleri gün ışığına çıkartabilmek ve öğrencilere bu problemleri çözüm yollarına işbirlikçi öğrenme, beyin fırtınası veya rol oynama gibi öğretim yöntemleri kullanabilmek oldukça hayati bir önem taşır. Bu gibi etkinlikler, nitelik eğitimin temellerini atarken kalıcı öğrenmenin de nasıl gerçekleşebileceğini bize gösterebilmektedir. Brooks ve Brooks (1993), yapılandırmacı bir öğretmenin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:
- Bilginin tek kaynağı değil, öğrencilerin öğrenebileceği kaynaklardan
biri olmak.
- Öğrencileri kendilerine önceden var olan düşünceleriyle zıt olan
deneyimleriyle uğraştırmak.
- Öğrenci tepkilerinin dersi yönlendirmesine izin vermek ve
öğrencilerin ilk tepkilerinin ayrıntılarını araştırmak Soru sorduktan
sonra öğrencilerin biraz düşünmelerine izin vermek.
- Düşündüren, açı uçlu sorular sorarak soru sorma isteğini teşvik
etmek. Öğrenciler arasında düşündüren tartışmalar teşvik etmek.
- Görev verirken “sınıflama” “analiz etme” ve “oluşturma” gibi
bilişsel terminoloji kullanmak.
- Öğrenci özerkliğini ve girişimciliğini kabul ve teşvik etmek, sınıf
kontrolüne izin vermeye istekli olmak.
- Elle kullanılan ve etkileşimli fiziksel araç –gereçlerle birlikte ham
verileri ve ana kaynakları kullanmak.
- Bilmeyi, bulma sürecinden ayırmamak.
- Öğrencilerden açık ifadeleri alma konusunda ısrar etmek. Öğrenciler ancak anladıklarını ifade edebildikleri zaman gerçekten öğrenmiş olurlar (Aktaran: Hanley, 2005).
2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ilköğretimde yeni bir program uygulamasına geçilmiş ve bu programlardaki temel yaklaşımın yapılandırmacı bir yaklaşım olduğu açıkça vurgulanan ülkemizde müfettişlerin, okul idarecilerinin ve her şeyden önemlisi öğretmenlerimizin yapılandırmacı öğretme-öğrenme yaklaşımı konusunda eğitilmeleri kaçınılmaz görünmektedir. Zira, programın başarısı uygulayıcıların becerisine bağlı bulunmaktadır.
KAYNAKLAR:
Arslan A., (2009), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 13(1): 143-154
Ev, H. (2006). “Aktif Eğitim ve Ölçme–Değerlendirme Yaklaşımları”, Türk Eğitim Sisteminde Yeni Paradigma Arayışları Sempozyumu-Bildiriler Kitabı, Ankara: Eğitim Bir-Sen
Yay. (ss:177).
Hanley, S., (2005). On Constructivism, Maryland Collaborative for Teacher
Preparation, The Universty of Maryland at College Park,
www.inform.umd.edu/UMS+State/UMD, Aralık 2005.
Taşpınar M., (2020), Kuramdan Uygulamaya Öğretim İlke ve Yöntemleri, Ankara: Pegem Yay. (ss:5).
Yorumla