Tarih TOPLUM

Han’dan Fazla Hun: MULAN

Yazar: Prof. Dr. James MILLWARD1

Çeviri: Saltuk Buğrahan ALTINDAŞ

Han’dan fazla Hun: 2020’de Tabgaçlı “Mulan Ballad’ı” okumak

Mulan, aslında vatansever bir Çinli kadının hikayesi değildir. Ülkesini savunmak için gösterdiği fedakarlık ile ilgili de bir hikayede değildir. Heyecan verici bir dövüş kahramanlığı hikayesi de hele hiç değildir. Daha ziyade, kendisine benzeyen insanlara karşı savaşın sonuçsuzluğuna dair bir yorumdur, ailevi görevini zorunluluktan yapan ve sonra madalyalarını atıp eve giden bir kadının sesi – hakikatin iktidara savaştan bıkmış bir ifadesidir-.

18. yüzyıl’da yapılmış Mulan portresi, British Museum.

Yeni Mulan filmiyle ilgili yorumlar birkaç haftadır artmaya devam ediyor. İlk olarak Twitter’da ve ardından New York Times gibi birçok yayın organlarında yer aldı:

Disney, Uygur Özerk Bölgesi’nde çekimlerini kolaylaştıran Sincan, Turfan’daki güvenlik ve siyasi yetkililere teşekkür etti. Disney, Mulan’ın bir kısmını Turfan’ın çöl manzarasının ortasında çekti. Hemen yanı başında, Uygurlar ve diğer Sincan yerli halkları üzerinde “eğitim yoluyla dönüşüm“ adı altında uygulanan çok sayıda toplama kampı olduğu açık olduğu açıkça görülmektedir. 2017 yılından başlayarak Doğu Türkistan’da bu tür yüzlerce kamp inşa edildi. Disney 2018’de film çekimlerine başladığında net bir şekilde rapor edildi. Disney personeli, bölgeyi keşfederken Baidu Haritalarına danışmış olsalar idi, gri kiremitlerin karardığını görmüş olabilirlerdi. Şimdi boş alan olarak bildiğimiz yerler kamp alanlarını işaretliyordu. Filmi daha yeni izleyen birisi olarak, Xi Jinping’in bugün Çin’deki asimilasyonist politikaları ve eğilimleri ışığında Mulan geleneğini ve durumu inceledim:

Doğu Türkistan’daki vahşet; ÇKP’nin Moğol Özerk Bölgesi’ndeki okullarda Moğol dilini sınırlama çabaları, tıpkı Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygurcayı ve Tibet Özerk Bölgesi’nde Tibetçeyi kısıtladığı gibi; Guangdong’da Kanton kullanımının azaltılması ve Hong Kong’da kötüye kullanılması için baskı; Hong Kong demokrasisinin daha fazla bastırılması ve vaat edilen özerkliğin neredeyse ortadan kaldırılması, Disney’in Mulan filminin oyuncusu Yifei Crystal Liu’nun bir yıl önce Weibo’da alenen polis şiddetini desteklemesi gibi.

Son zamanlarda medyada çıkan birçok makale, Mulan geleneğindeki anlamın en eski şiir versiyonu olan “Mulan Ballad’ından” 20. yüzyıl Çin sahne, opera ve film incelemelerine kadar olan değişimlerini anlattı. Bununla birlikte, orijinal şiir bunlardan ve özellikle Disney versiyonlarından tonu ve konuları açısından çarpıcı bir şekilde farklıdır.

Şiir, muhtemelen Büyük Hun İmparatorluğu’nun (Disney’in Huns olarak adlandırdığı) soyundan gelen ve bir Altay dili konuşan kuzeydeki Xianbei halkının Tabgaç (Toba-Tölis) boyu tarafından kurulan bir eyalet olan Kuzey Wei (386-534) sırasında geçiyor. Han etnik kökeni, altın çağında Çin geleneğinin çoğunu pekiştirmiş ve doğu Asya kıtasının büyük bir bölümünü kontrol eden Han imparatorluğunun adını taşıyordu. Bununla birlikte Han, Mulan’ın zamanından yüzyıllar önce, MS 220’de çöktü – bu olay, doğu Asya’daki etkisiyle Avrupa’da Roma’nın düşüşüne benzer bir olaydı. Han’dan sonra, çeşitli halklar tarafından yönetilen bir dizi küçük devlet, yine Roma sonrası Batı Avrupa gibi bir zamanlar Han topraklarında yükseldi ve düştü. Çince’de Beiwei 北 魏 veya Tuoba Wei 拓跋 魏 olarak bilinen Tabgaç eyaleti, kültürel ve demografik olarak melez politikaların en kapsamlı ve uzun ömürlü olanlarından biriydi.

Disney’in animasyonlu Mulan filminden Şan Yu karakterinin McDonalds Happy Meal Oyuncak heykelciği (1998)

Bir Uygur arkadaşım ve aynı zamanda eski bir öğrencim bana Disney’in Doğu Asya prensesine olan sevdasından bahsetmişti. Ama annesi ona kızarak “atalarımız Mulan değil, atalarımız Hunlardır!”dedi. Hun hükümdarı Şan Yu’nun atavistik Disney tasviri göz önünde bulundurulduğunda, ordularını Mulan ve halkını tehlikeye atmak için bir sürü halinde yönetti. Şan Yu’yu bu şekilde tasvir ederken ve aynı görüntüleri ve Fu Mançu bıyığını canlı aksiyon filminde esmer Rouran komutanına ve siyah giyimli mırmidonlarına aktarırken, Disney, Avrupa kaynaklarının İç Asya bozkır göçebelerini resmettiği standart ırkçı (“Tatarlar”) kinayeleri yeniden canlandırıyor. Birçok nedenlerden ötürü Uygur öğrencimin üzülmesine şaşmamalı.

Mulan, Tuoba Wei’nin seçkin bir ailesinden geliyorsa, muhtemelen Han’dan daha Hun‘du:
Hem İç Asyalı hem de Han sonrası Çin kültür ortamının bir üyesiydi. Mulan’ın “Çinli” olmaktan çok “Çin kültür ortamında” yaşadığı söylenebilir çünkü o dönemde Çin tek bir ülke ya da ulusal kimlik değildi. Disney filmlerinde “Çin imparatoru” yer alır, ancak bu terim aynı zamanda çağdaş Doğu Jin veya Liu Song eyaletlerinin yöneticilerine olduğu kadar Kuzey Wei hükümdarına da atıfta bulunabilir. Her üç krallık da ölümden sonra “Çin” olarak adlandırıldı.

Tabgaç eyaletinin Çinliliğe karşı özel bir iddiası var:

En azından birkaç yüzyıl için adını Çin’e verdi. Mulan’ın evinin kuzeyindeki ve batısındaki dillerde, Tabgaç yüzyıllar boyunca Çin’in adı oldu – daha sonra “Hitay” ile değiştirilene kadar. Moğolistan’da bulunan 8. yüzyıl Orhun Yazıtları, erken Türk kağanlarının ihmallerini anmak için eski Türkçede (modern Uygur ve Türklerin atası) yazıtlar dikilmiştir. Gelecekteki Türkleri, “kurnaz” Çinlilerin tatlı sözlerine ve yumuşak ipeklerine kanmamaları konusunda uyarıyorlar. Ancak Orhun Yazıtları, diğer Orta Asya ve İslami metinlerde olduğu gibi, Çince’ye “Tabgac” olarak atıfta bulunuyor. Theophylact Simocatta tarafından yazılan yedinci yüzyılın başlarındaki Bizans tarihi bile, Türklerin ötesinde bulunan Tαυγαστ (Taugast) – yani Tabgaç – adlı bir şehirden bahseder.

Egemen seçkinlerinin Han olmayan kimliğine rağmen, Mulan’ın Tabgaç ülkesi Türkler, Müslümanlar ve Bizanslılar için Çin ile anılıyordu. Ama öyküsünün geçtiği yer olan ve her şeyi başlatan Çin şiirinin yazarı olan Mulan tam olarak nasıl “Çin” idi? Disney şimdi iki kez onu Çin prensesliğinin özü olarak tanıtmayı seçtiğinden, aile ve ülke için cesurca savaşan bu karakteri sorgulamak çılgınca görünebilir. Ama yine de şiire bakalım.

Şiirin en büyük sürprizlerinden biri “Mulan ci”nin birkaç satırıydı: 昨夜 見 軍 帖 , 可汗 大 點 兵 “Dün gece (ben / o) askeri bildiriyi gördüm: Kağan’ın büyük asker taslağı.” “İmparator” değil – askeri çağrıyı ilan eden, kağan veya han’dı. Kağan, bir imparator için Orta Asya, Türk-Moğol kelimesidir. Mulan’ın hükümdarına atıfta bulunan şiirde iki kez geçiyor. “Cennetin oğlu” tianzi 天子 kelimesi de aynı adamdan bahsederken iki kez geçiyor. Çince olmayan bir kelimenin şiire bu sıradan transkripsiyonuna ve ideolojik olarak ağır “cennetin oğlu” teriminin kolay ikame edildiğine dikkat edin. Burada işleyen bazı olağandışı aruz kuralları olmadıkça, bu terimlerin Han sonrası kuzey ortamında karşılıklı olarak değiştirilebileceğini gösterir. Eğer “Mulan Ballad’ı” barbar işgalcilerin varoluşsal tehdidine karşı vatansever bir savaşla ilgiliyse, kağan/tianzi’nin bu eş anlamlı kullanımı, burada ve orada savaş halindeki bir Amerikan başkanına Führer olarak atıfta bulunmak gibi olacaktır. Ancak Kağan’ın kullanımı burada açıkça bu çağrışımı yok. Kağan, Tabgaç krallığındaki imparatora atıfta bulunmanın sadece bir yolu, belki de en yaygın yoldur. Aslında Disney, yeni filmde Mulan’ın düşmanı Rouran lideri Börü Han adını verdiğinde bunu tersine çeviriyor. Mulan’ın hükümdarı da bir handı.

Birkaç satır aşağıda, 但 聞 燕山 胡騎 声 啾啾 hattında, Yanşan bölgesinde (bugünkü Hibey-Hebei- vilayetinde) birinin yalnızca “Hu” binicilerinin atlarının vızıltılarını duyduğunu öğreniyoruz. Hu 胡, “barbar” olarak çevrilen çoğu Çince kelime gibi, karmaşık ve çok anlamlı. Bazı dönemlerde ve bağlamlarda aşağılayıcıydı. Ancak genellikle belirli türdeki yabancıları tarafsız bir şekilde gösterir. Qin ve Han dönemlerinde Büyük Hun İmparatorluğu gibi Moğolistan’ın at göçebelerine atıfta bulundu. Ayrıca Tabgaç’ın bir bileşen kabile olduğu Xianbei’yi de gösterebilir. Tang zamanlarıyla (7.-10. Yüzyıl) Hu, özellikle Batı Orta Asyalıları kastetti – sakallı, renkli gözlü ve yüksek burunlu olanlar: Soğudlular ve diğer İran dili konuşanlar, Türkler değil. Ancak şiirde Hu tarih dışı, genel, romantik bir anlam ifade edebilir – belki de “yabancı” ya da sadece “göçebe çoban” gibi bir şey. Şairin veya anlatıcının hükümdarının kendisine bir Hu kelimesi ve bir Çince terimle atıfta bulunduğu göz önüne alındığında, burada bu şekilde okumak mantıklıdır.

Mulan, nihayet eve geldiğinde, erkek kardeşi bir domuz ve bir koyun kesmek için bir bıçak keskinleştirir. Günümüzde Çin’de koyun eti nadiren, Kuzey Çin’de hiç yenmez, ancak yine de kültürel olarak kuzey ve batı halklarıyla ilişkilidir. Özellikle Müslümanlar, Moğollar ve Uygurlar koyun eti yerler ve yemekleri Çin mutfağına belirgin bir şekilde girmiştir: Moğol güveç 刷 羊肉, kimyon kuzu 孜然 羊肉, kuzu kebapları 羊肉 串 兒 ve yangrou paomo güveç 羊肉 泡 饃. Hepsi Han olmayan etnik veya kuzey geleneklerini koruyor. Domuz eti, çoğu Han et yemeklerinin özüdür. Bunun hem çevresel hem de kültürel nedenleri vardır: keçiler ve koyunlar daha serin otlaklarda ve dağlık arazilerde büyür, oysa domuzlar hemen hemen her yerde yetiştirilebilir, ancak çayırlarda kilometrelerce yürümeleri ve çimenlerde hayatta kalmaları istendiğinde başarılı olmazlar. O halde, Mulan’ın evinin hem domuz hem de koyun yetiştirmesi, şiirin orta bir zeminde geçtiğinin bir başka göstergesidir – kültürel olarak farklı, melezleşmiş bir ortam.

Bu karışık kültürel unsurlara şaşırmamalıyız. Mulan öyküsünün modern yaklaşımları, yabancı bir düşmana karşı savaşı vurgulayarak Mulan’ı milliyetçi bir masala dönüştürdü. Disney, “Çin” in klişe bir Oryantalist versiyonunu yansıtmak için kullandı. Tabgaç Kağan topraklarında birlikte domuz ve koyun yetiştirmenin bugün Çin’e aykırı görünmesi ve böylece film yapımcıları tarafından göz ardı edilmesinin tek nedeni Mulan’ın kamulaştırılmasıdır. Bu tür benzetmeler, Mulan şiirinin yazarına aykırı olmazdı, aksine sıradan olurdu.

Bu da bizi şiirdeki savaşlara ve dövüş sanatlarına – ya da eksikliğine – getiriyor. Mulan, silahlardan bahsetmeden at ve nal satın almak için şehrin pusula noktalarını gezer. Daha sonra, zırhı olabilecek “demirden giysiler” üzerinde yanıp sönen soğuk ışığı okuduk, ancak bu satırlarda kılıçları kesen veya sıçrayan oklar, silah fetişizasyonu veya modern tedavilerin çoğunu oluşturan eğitim veya savaş yok. Aksine şiir tüm bunları atlar ve bizi ailesinden ayrılmanın acısından tek bir beyitte taşır (不 聞 爹娘 喚 女聲 “babasının ve annesinin ona ağlama sesini duymaz” Eve dönüşüne kadar iki kez tekrarlanan bir cümle. Uzakta olduğu yılların anlamsızlığının canlı bir özetini sunar: 將軍 百 戰死 , 壯士 十年 歸 “general yüz savaştan sonra ölür, savaşçılar on yıl sonra evlerine döner.” Bu Wilfred Owen’ın “Dulce et decorum est”in acı ironisinden yoksundur, ancak yazarın yalnızca on karakterle tüm askeri çabayı göz ardı ettiği derin yorgunluk daha az yıkıcı değildir.

Kağan, Mulan’a ne istediğini sorar. Mulan neden teklifini reddediyor? Eve gitmek, tekrar kadın kıyafetleri giymek ve evlenmek mi? Yoksa genel olarak dürüst Konfüçyüsçüler tarafından gayri meşru otoriteyi reddetmek için yapılan bir jest olan kamu işlerine katılmayı ilkeli bir reddetme ve bunun yerine kamusal yaşamdan çekilme mi? Mulan, Kağan’ın yüksek resmi mevki teklifini reddeder. Orijinal “Mulan Ballad’ı” savaş karşıtı bir şiirdir.

Bir ortaçağ Çin şiiri ve Mulan geleneği uzmanı olan Jinghua Wangling, “Mulan ci” nin bir kadın tarafından yazılıp yazılmadığını merak etti. Yan yana koşan erkek ve dişi tavşanları nasıl ayırt edemeyeceğine dair ünlü sonuç beyitinin yanı sıra. Belki de bu şiirin savaş yorgunluğu havası, bir kadın duyarlılığını da yansıtıyor ya da etkilemesi bekleniyor? Eğer öyleyse, bu öz-Mulan, modern sinematografik Mulan’dan, kung fu becerilerine (veya polise destek olmasına) rağmen tartışmasız daha cesurdur.

Ancak ilk Mulan şiirinin toplumsal cinsiyet yorumu açık olsa da, çoğu okuyucu, kasıtlı ya da kasıtsız, ekümenik etnik mesajını kaçırdı. Ortaçağ Çin dünyası, bugün Çin Halk Cumhuriyeti gibi, etnik ve kültürel açıdan çeşitliydi; domuzların ve koyunların aynı ağılda bir arada yattığı, cennetin oğlunun da bir han olduğu ve Çinlilerin olmadığı bir yer. Homojen milliyet, ancak bir dil ve kültürel bir çevre, tıpkı Avrupa’daki Roma’nın Latin mirası gibi, birçok halk ve devlet tarafından miras alınan ve ortak olarak kullanılan bir miras. “Çinlilerin” koyun eti değil domuz eti yediğini iddia etmek tarihsel bir anlam ifade etmiyor. Aynı şekilde, bugün domuz eti yemeyen koyun eti yiyenlerin ya da Han’dan ziyade Tabgaç ya da Türkçe ile ilgili anadillerini konuşanların uygun Çin olmadıklarını ve yollarını değiştirmeleri gerektiğini iddia etmek, geçmişle eşit derecede çelişmektedir. Orijinal Mulan, böyle bir dünyayı kendi dünyası olarak tanımayabilir.

  1. James Millward, Georgetown Üniversitesi Walsh School of Foreign Service’de Toplumlar Arası Tarih profesörü’dür ve son olarak The Silk Road: A Very Short Introduction (Oxford University Press, 2013) kitabının yazarıdır.

Kaynak

Saltuk Buğrahan Altındaş

Avusturya/ Viyana
Mütercim/Tercüman (Türkçe - Almanca - İspanyolca - İngilizce)

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...