Bu bildiri “Kıbrıs’ta Osmanlı Öncesi Türkler Sempozyumu” bildiri kitabında yayımlanmıştır.
Bizans kökenli Tourkopoloi kelimesinden türemiş olan Türkopol adı, Bizans ordusunun kullandığı Türklerden, Türk – Hristiyan evliliğinden doğanlardan, Hristiyanlığa geçmiş Türklerden, Hristiyanlığa geçen Türklerin çocuklarından Türkler arasında büyümüş olanlardan oluşan askerlere verilen addı ve “Türk oğulları” manasına gelmekteydi (Harari 1997: 76; France 2005: 62). Hem adlandırma hem de bu uygulama Haçlılar tarafından ödünç alınıp uygulamaya konulmuştur. Haçlılar, Müslüman tebaalarından ve bilhassa Türkmenler arasından topladıkları birliklere bu adı vermişlerdir (Lammens 1921: 256). 1. Haçlı seferi esnasında Bizans odsusunda Türkopoller, Kumanlar ve Peçenekler ayrı ayrı birlikler teşkil etmekteydi (Krey 1921: 140; Harari 1997: 77) ki bu da Türkopollerin kimlikleri hakkında bir fikir vermektedir. Haçlı krallıkları döneminde, Türkopol, Orta Doğu kökenli hafif süvari manasında kullanılmaya başlamıştır ve bunların arasında Müslüman askerlerinde bulunduğu anlaşılmaktadır (Diament 1977: 184; Bachrach vd. 2005: 25; Jaspert 2006: 160; Forey 2016: 90). İstisnasız bir şekilde her zaman başlarında bir Latin Hristiyan bulunan (Burgtorf 2008: 38) Türkopoller, çarpışmalardaki görevleri haricinde, Müslümanları gözetlemek için keşif kolu, ileri karakollardan haber getiren ulak ve bazen de tarikat ileri gelenlerinin hizmetkârları olarak kullanılmakta idiler (Forey 2016: 87; Harari 1997: 88-89; Ehrlich 2007:20). Türkopoller, Müslümanlar tarafından mürtet olarak kabul edildikleri için hain o olarak telakki edilmekte ve yakalandıkları yerde öldürülmekte idiler. Nitekim Selahattin Eyyubi, Hattin savaşında ele geçirilen bütün Türkopolleri öldürtmüştür Nicholson vd. 2005: 72). Keza Memluklüler de Türkopolleri hain ve mürtet olarak görmüşlerdir.
Kıbrıs’taki Türkopol varlığının en geç 1191 yılından başladığını görüyoruz. İsaak Komnenus’un İngiliz kralı Richard’a teklif ettiği beş yüz süvarinin dört yüzünün Türkopol olduğunu Peterboroughlı Benedict kaydeder Cobham 1908: 7). 1291 yılında Filistin’deki son Haçlı kalesi olan Akka’nın da Memluk Sultanı Eşref tarafından fethedilmesinden sonra Hospitalier ve Templar (Tapınak) Şövalyeleri idare merkezlerini Kıbrıs’a taşıdılar (Burgtorf 2008: 129; Riley-Smith 2012: 180). Bunun sonucunda adada Templar Türkopolleri, Hospitalier Türkopolleri ve kraliyet Türkopolleri olmak üzere farklı Türkopol grupları ortaya çıktı. Tarikat Türkopolleri Turcopolier adlı bir kumandana bağlı iken kraliyet Türkopolleri Grand Turcopolier adlı bir makama balıydılar (Nicholson vd. 2005: 41, 156).
Misal olarak Hospialier Türkopollerine bakılacak olursa Hospitalier Şövalyelerinin paralı askerlerinin büyük çoğunluğunu Türkopollerin teşkil ettiği ve bu Türkopollerin Hoospitalier Şövalyelerinin yerleşkelerinde ayrı bölümlere sahip oldukları görülmektedir (Riley-Smith 2012: 84, 150).
1192 yılından itibaren Lüzinyan kralları tarafından Kıbrıs’ta Türkopollere toprak dağıtılmış ve Latin kaynakları umumiyetle kırsal kesimin güvenliğinden bunların sorumlu olduğunu kaydetmiştir (Dawkins 1932: c. 1, 55; Savvides 2006: 1208; Edbury 2015: 44). Bu Türkopollerin soylarından gelenlere 15. yüzyılda hâlâ paralı şövalye veya mülk sahibi olarak rastlanmakta idi (Echevarria 2009:105). 1460-1464 yılında cereyan eden iç savaşta da James’in yanında savaşan Türkopoller bulunurken 1473 yılında Baf’ta konuşlanmış Türkopol birlikleri bulunmaktaydı (Dawkins 1964: 29, 48).
Venedik devrinde de Kıbrıs’ta Türkopollerin varlığının devam ettiğine dair kayıtlar mevcuttur. 1500 yılının mart ayında adaya gerçekleştirilen küçük çaplı bir Osmanlı akını Türkopoller tarafından geri püskürtüldüğünü kaynaklar nakletmektedir (Arbel 1995: 164). Kayıt bulunmamakla birlikte, Türkopollerin Latin kaynaklarında bahsedilen kırsal kesimin güvenliğinden sorumlu olmaları durumu Venedik döneminde de devam etmiş gibi görünmektedir. Zira bu ismin “kır bekçisi” anlamıyla terim hâline gelip yerli halkın diline yerleştiği anlaşılmaktadır. İngiliz devrinde dahi kır bekçisine bu ismin verildiğini görmekteyiz. İngiliz Binbaşı Gordon Home, turcopulos kavramını field-watchman yani “tarla bekçisi” şeklinde açıklamaktadır (Home 1960: 204). Bu açıklama, bugün artık işlevliğini kaybetmiş olan ve sadece çobanların başı gibi sembolik bir anlam içeren Kıbrıs Türkleri arasındaki desteban kavramını akla getirmektedir. Nitekim bu kelimenin izini Kıbrıs Rumcasında bulabilmekteyiz. Yaingoullis (2009), Kıbrıs Rumcası ile ilgili hazırladığı abidevi sözlüğünde turkobuleris şeklindeki kelimeyi “yardımcı polis” olarak açıklamakta ve kelimeyi Fransızca kökenli kabul etmektedir. Yukarıda zikredilen İngiliz Binbaşı Gordon Home’un ifadesi ile Yianngoullis’in verdiği bu bilgiler birleştirildiği zaman, bu kelimenin yerli halkın yerleştiği tahmini güçlendirmektedir. Nitekim Yorgancıoğlu (2000: 15) da bu Türkopollüğün kır bekçiliği olarak Lüzinyanlar devrinden itibaren adada kurumsallaştığı fikrindedir. Lüzinyan devri Kıbrıs’ta ticaretle birlikte tarımın da büyük bir gelişme gösterdiği bilinmektedir ki günümüzde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bazı bölgelerinde bulunan ve “anıt ağaç” olarak koruma altına alınmış Lüzinyan devrinde kalma 700-800 yıllık zeytin ağaçları bu bilgiliyi tasdikler niteliktedir. Yorgancıoğlu, bu zeytin bahçelerinin Lüzinyan döneminde büyük alanlar kapladığını ve bunların Türkopoller vasıtasıyla devlet tarafından korunup denetlendiği düşüncesindedir. Yukarıda zikredilen Grand Turcopolier makamına bağlı kraliyet Türkopolleri bilgisi bu tahmini güçlendirmektedir. Yiangoullis’in Fransızca kökenli bir sözcük olarak verdiği turkobuleris sözcüğünün kökü de bu Turcopolier kelimesi ile ilişkili olmalı. Osmanlı devrinde destebanlık şeklinde devam eden bu kır bekçiliği görevinin İngiliz devrinde de devam ettiğini ve resmî adının Rural Constable “Kırsal Polis Memuru” olduğunu yine Yorgancıoğlu ifade etmektedir. 1959 yılındaki Kıbrıs’la ilgili İngiliz kanunnamesinin 287. Bölümünün bu konulu ile ilgili olması (Yazar yok 1959) Yorgancıoğlu’nu doğrulamaktadır. Yorgancıoğlu ayrıca kır bekçiliği görevinin Türk soylu Türkopoller tarafından ifa edilmiş olması sebebiyle durkopullo kelimesinin Kıbrıs Rumcasında yerleşmiş olduğunu ve daha sonra bu vazifeyi görenlere milliyetleri dikkate alınmaksızın bu ismin verildiği ifade etmektedir ki iddia ikna edicidir.
Yorgancıoğlu’nun iddialarının bu aşamada ispatlanması mümkün olmamakla birlikte, umumi olarak geçmişte büyük oranda kırsal topluluklardan oluşan Kıbrıs sosyolojisini yakinen ilgilendiren destebanlık kurumu üzerinde ve hususi olarak da Kıbrıs Rumcası üzerinde bıraktıkları iz göstermektedir ki Türkopoller, devrin Kıbrıs hayatında nüfuzlu bir yere sahip olmuşlardır. Bu durumu, Haçlılar gibi silah taşıyan ve toplum içerisinde belirli bir statüye sahip ayrıcalıklı bir topluluk olmalarının tabii bir sonucu kabul etmemek için hiçbir sebep yoktur. Bu Türkopoller, Osmanlı Türklerin adaya düzenlediği seferlerde ve fetihle sonuçlanan savaşta çok büyük bir ihtimalle Osmanlıya karşı savaşmış olmalılar ve bu savaşta Venedik ordusunun geriye kalanı gibi çok büyük bir kısmı imha edilmiş olmalı. Eğer sağ kalanlar olmuşsa en azından bunların bir kısmının ihtida edip yeni gelenlere katılmış olabileceği ihtimali göz ardı edilmemeli. Ancak daha büyük bir kısmının Hristiyan yerli halkla karışmış olma ihtimali daha yüksektir. Nitekim İngilizlerin Kıbrıs’ta 1881, 1911, 1921 ve 1931 yıllarında yaptıkları nüfus sayımlarında sırasıyla 95, 139, 68 ve 146 Hristiyan anadillerinin Türkçe olduğunu ifade etmiştir (Konur 1938: 33; Papdopoullos 1965: 81). Bu veri ile benzerleri Yeşilköy ve Balalan Türk mezarlıklarında bulunan balbal şeklindeki mezar taşlarının Poli Hristiyan mezarlığında bulunduğu bilgisi (Bağışkan 1997: 318-319; Peler 2017) birleştirildiği zaman, 20. yüzyılın başlarına kadar küçük bir Hristiyan Türk topluluğunun varlığını devam ettirdiği anlaşılmaktadır. Ancak hemen belirtmek gerekir bu Hristiyan Türk topluluğunu sadece Türkopollere dayandırmak doğru olmayacaktır. Zira yukarıda da zikredildiği gibi adada bir de vaftiz edilmiş esir veya hür Türk siviller gerçeği var. Pek muhtemeldir ki bu iki topluluk zamanla kaynaşarak Hristiyan ahali içerisinde ayrı bir sosyal grup teşkil etmişlerdir.
Yorumla