DÜŞÜNCE

Aliya İzzetbegoviç Hayatı ve Eserlerine Dair 

1925’te Bosnanski Samae şehrinde doğan Aliya, eğitimini Saraybosna’da sürdürdü. Müslüman nüfusa yönelik ayrımcılığa baş kaldırdığı yıllar Aliya’nın gençlik yıllarıydı. Boşnaklar bir taraftan Bosna Hersek’i ilhak ederek Müslümanları Hırvat ilan eden Bağımsız Hırvatistan Devleti ile diğer taraftan da ana hedefi Sırp olmayan tüm milletleri bölgeden temizlemek olan Sırpların oluşturduğu Çetnik harekatı ile baş etmeye çalışıyorlardı.

Bu çalkantılı süreçte Aliya, Genç Müslümanlar isimli oluşumun öne çıkan isimleri arasındaydı. Genç Müslümanlar’ ın ana hedefi; Müslüman Boşnakları dini ve milli konuda bilinçlendirmek, diğer etnik gruplarla eşit haklar elde etmesini sağlamak, Çetnik ve Ustaşa’lar tarafından yıkılan cami ve evleri yeniden inşa etmekti. Aliya ve teşkilatın bazı üyeleri 1946 yılında ‘’din bilincinin uyandırılması’’ faaliyetlerinden dolayı tutuklanarak üç yıl hapse mahkum edildiler.

Yugoslavya o yıllarda Marksist- Leninist görüşlere sahip Josip Broz Tito tarafından yönetiliyordu. Cezaevinden çıktıktan sonra Aliya hukuk okudu ve insan hakları mücadelesine ‘Preporod’, ‘Takvim’ ve ‘ Glasnik’ gibi gazete ve mecmualarda kimliğini ifşa etmeden yazılar yazdı. Mahlası çocukluklarının baş harflerinden oluşan ‘LSB’ idi.

İslam dünyasının içinde bulunduğu durumla yakından ilgilenen Aliya’nın ‘’İslam Deklarasyonu’’ isimli eseri 1970’de yayınlandı. Aliya ve diğer Müslüman aydınlar, ifade suçundan ve organize örgüt kurmaktan, düşmanca faaliyette bulunmaktan suçlu bulundu. Mahkumiyet kararı, ‘’İslam Deklarasyonu’’ isimli kitabındaki ifadelerine dayandırıldı. 14 yıl hapse mahkum edildi. Böylece ‘’Saraybosna Süreci’’  başlamış oldu.

Hapiste geçen dönemde yazmaya devam etti. ‘’Özgürlüğe Kaçışım- Zindandan Notlar: 1983-1988’’ kitabını o yıllarda kaleme aldı.1988’de afla serbest bırakıldı.

Bosna Hersek’teki Boşnakların bugün de en büyük partisi olan ve 1990’da kurulan Demokrat Eylem Partisinin ilk genel başkanı seçildi. Aliya artıkYugoslavya’daki 6 sosyalist cumhuriyetten biri olan Bosna Hersek’in başkanıydı.

1990’ların başında Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesiyle Bosna Hersek’te de bağımsızlık gündeme geldi. Fakat o sırada Bosnalı Sırp siyasetçi Radovan Karadzic bağımsızlık fikrini reddediyor, savaş halinde Bosnalı Müslümanları yok edeceğini söylüyordu.

Mart 1992’de bağımsızlık referandumu yapıldı. Bosnalı Sırplar referandumu boykot etti.  Bağımsız Bosna Hersek’e %99,7 evet oyu verildi. Bunun üzerine Sırp gruplar Bosna Hersek şehirlerinde saldırılara başladılar. Aliya tüm Bosnalılara çağrıda bulundu. Boşnaklar kuzeyde ve doğuda Sırplara, güneyde ve batıda Hırvatlara karşı mücadele verdiler. Başkent Saraybosna üç buçuk yıl kuşatma altında tutuldu. Birçok şehirde büyük katliamlar ve soykırımlar yaşandı. Savaş 1995’te Dayton Barış Antlaşması ile sona ermiş olsa da 200 bine yakın insan öldü. Antlaşma ile Bosna Hersek; Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti ile Brçko Özerk Bölgesi’ne ayrıldı. Bosna Hersek Federasyonu 10 kantondan oluşacaktı.

Savaşın ardından yapılan ilk seçimle Aliya İzzetbegoviç bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı seçildi. Aynı zamanda Devlet Başkanlığı Konseyi başkanıydı. 2000 yılında sağlık sorunları başlayan İzzetbegoviç 19 Ekim 2003’te vefat etti. Cenazesine 150 binden fazla insan katıldı. Vasiyeti mütevazı bir mezara defnedilmekti. Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği’ne defnedildi.

Bosna Hersek halkına bağımsız bir devlet bırakan bilge  kral aynı zamanda ardında ‘’Doğu ve Batı Arasında İslam’’,  ‘’İslam Deklarasyonu’’, ‘’ Özgürlüğe Kaçışım’’, ‘’Tarihe Tanıklığım’’, ve ‘’Köle Olmayacağız’’ gibi eserler bıraktı.

Bu kıymetli eserlerinin içinde en ses getiren eseri şüphesiz ‘’Doğu Batı Arasında İslam’’ olmuştur.

Son yüzyılın en önemli Müslüman düşünür ve devlet adamlarından biri olan İzzetbegoviç; felsefe, sanat, sosyoloji gibi disiplinlerin kültürel öğelerle etkileşimlerini temel alan bir düşünce sistematiği inşa etmiştir. Eserlerinde islamın kuşatıcı ve dönüştürücü özüne yol alan lider islamın bütün güzelliklerini modern dünyanın karanlık yanlarına ulaştırmak ister bir yol izlemiştir.

‘’Doğu Batı Arasında İslam’’ adlı eserinde özellikle sanat ve din ile ilgili yazıları çarpıcı karşılaştırmalarla karşımıza çıkar. Ona göre sanat ‘’hatırlama’’ veya ‘’vatan hasreti’’ dir. Her ilmin varacağı hüküm mutlaka şudur der kitabında:

‘’İnsan diye bir şey yoktur. Dolayısıyla sanat dünyaya karşı tabii bir muhalefet içindedir ve hatta psikolojisi, biyolojisi ve Darwin’i ile tüm ilme karşıdır. Bu, esas itibariyle dini bir muhalefettir. Din, ahlak ve sanat yaradılış fiili ile zuhur eden aynı şecerenin dallarıdır.’’

Ona göre sanatın bir diğer dalı olan şiir ne fonksiyonel ne de menfaatle alakalıdır. İlmin, derin ve kompleks bir alan olsa bile, lisanın yetersizliğini hiçbir zaman hissetmediğinin altını çizer. Diğer taraftan; sanatın bilakis dahili, manevi temayülü yüzünden ‘’lisanüstü’’ vasıtaları aradığını dile getirir.

Lisanın kendisini ‘’beynin eli’’, beyni ise bedeni varlığımızın, faniliğimizin bir parçası olarak görür. Yazıyı ise insani tecrübenin devamının vasıtası olarak değerlendirir. Bu vasıta ile birleşen ‘söz’ü, ilmin en güçlü cihazı addeder.

Yazının lisana, lisanın ise düşünceye uygunluğunu kitabında sayfalarca yer verdiği şu örneklerle açıklamıştır:

‘’ Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi ve Hamlet’in Kral Lear’ı ve Joyce’un Ulysses’i…

Ona göre ahlak, metafizik ve inançlar rivayetlerde ve dramlarda ifadesini bulur.Dans ve oyunlar ise sessiz lisanı vasıtasıyla kuşaktan kuşağa aktarılır.

Bilim insanları, yazarlar, şairler ve eserleriyle  tarihe adını yazdırmış insanlardan verdiği örneklerle bilim, dil, sanat kavramlarını tek tek izah ederken, sanatın din ile ne derece  bağlantılı olduğunu okurlarına sorduğu şu soru ile akıllara düşürür:

‘’Soyut sanatın herhangi bir eseri, dini bir ayin gibi akıldışı ve gayri ilmi bir tarzda tesir etmez mi?’’

Sanat eserlerinin bilinçaltındaki ayin duygusu Aliya’ya göre resmin tuvaldeki, senfoninin ise seslerdeki ayinidir. Çünkü onun tanımına göre sanat eserinin özü, dindarlık mefhumu veya iç hürriyetin manası gibi, erişilmesi mümkün olmayan bir şeydir.

Bilge lider Aliya İzzetbegoviç’in ‘Doğu Batı Arasında İslam’ adlı eserinde kavramlar ve örneklerle okurlarına dile getirmeye çalıştığı durumu Tolstoy’un yıllar önce sanata dair düşüncelerini yazdığı ‘Sanat Nedir?’ adlı eseri en iyi destekler.

Ona göre ise sanat; uğruna milyonlarca insanın emeğinin ve yaşamlarının ve hepsinden önemlisi insanlar arasındaki sevginin feda edildiği şeydir.Çünkü sanat, insanoğlunun bilincinde gitgide daha belirsiz, sisli, uçuk bir kavrama dönüşüyor.

Bu sözlerine ilaveten Tolstoy sanatın emeği, yaşamı ve ahlaki değerleri yiyip yuttuğunu savunur. Ve şöyle der: ‘’ Sanat ya zararlı bir şeyse? ‘’

Tam olarak bu noktada Aliya, sanat adı altında dini konuların işlenmiş olduğunu dile getiren Tolstoy ile benzer düşünceleri dile getirir:

‘’İtalya ve Hollanda’da herhangi bir kilise var mı ki aynı zamanda sanat galerisi olmasın?’’

Handel’in oratoryumlarının büyük bir dini müzik olduğunun, asrın en büyük iki müzisyeni Debussy ve Strawinsk’nin doğrudan doğruya dini içerikli eserler meydana getirdiklerinin altını çizer. Bütün bunlar Aliya’ya göre hakikati arayan otantik bir isteğin ifadesidir. Bu anlamda rahipliğin ve bohemiyenliğin aynı felsefede birleştiğini savunur. Çünkü ona göre bu felsefe rahiplikte adak, sanatkarlarda yaşam tarzıdır ve her ikisi de hayatın manevi tarafını vurgular.

İslamın bütün güzelliklerini modern dünyanın karanlık yanlarına ulaştırmak isteyen bu eseri büyük bir bilgi birikimini derin bir tefekkür ile harmanlayan yazarın şu cümleleri özetler:

‘’ İslam adını kanunlarından, emir ve yasaklarından, talep ettiği bedensel ve ruhsal çabadan değil, tüm bunları kapsayan ve aynı zamanda aşan, bir marifet anından, ruhun zaman ile yarışma kuvvetinden, bir mevcudiyetin sunabileceği her şeye tahammül etme dirayetinden, tek kelime ile teslimiyet hakikatinden almıştır. Ey teslimiyet, senin adın İslamdır!’’

Kaynaklar

cnnturkhaber
Lev N. Tolstoy.  Sanat TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI.
Aliya İzzetbegovic. Doğu Batı Arasında İslam  Farklı Yayınevi.