Eğitim Bilimleri

Kovid-19 Salgını Sırasında Eğitimle Bağlantısı Kopan Öğrenciler

Kovid-19 salgını 2019 yılının aralık ayında tüm dünyaya duyuruldu. İlk önce Çin ve Avrupa ülkelerinde yayılmaya başladı ve kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Türkiye de salgından kendini mümkün olduğunca korumaya çalıştı ve nihayetinde 16 Mart 2020’de okullar tatil edildi. Öğrenciler 1.dönemde aldıkları notlarla geçmiş sayıldı.

Nisan ve Mayıs aylarında kapanan okullar, öğretmen ve yöneticiler açısından çok ani ve hazırlıksız bir durumdu. Uzaktan eğitimde herkes acemi idi ve bu acemilik dönemi hem öğrenci hem de öğretmen açısından kısa sürede atlatıldı. Milli Eğitim Bakanlığı fırsat eşitliği ilkesi gereği ders anlatım videoları çekti ve eba tv’de yayınlamaya başladı.

Uzaktan eğitim aynı zamanda bizi pek çok acı gerçekle yüzleştirdi. 2020 Türkiyesinde hala internete ulaşamayan haneler var. Evinde bilgisayar olmayanlar var. Tablet ve akıllı telefona sahip olmayan öğrenciler var. Televizyondan ders izlenme imkânı sunulsa bile evde birden fazla çocuk olduğu için derslerin çakışmasından şikâyet edenler var. GSM ve internet sağlayıcı şirketlerin alt yapısı yetersiz. En ufak doğal afette bile vatandaşların sarıldığı iletişim araçları yoğunluktan dolayı çökerken, salgın döneminde internet hızı ve kalitesi de sınıfta kaldı.

Salgın döneminde maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarını özel okullara yazdırdığını ve özel ders aldırdığını görüyoruz. Özel okullar sürece hemen uyum sağlayarak çözümler ürettiler fakat devlet okullarını ekserisinde eğitimin yükü eba tv’nin omuzlarında kaldı. Devlet okullarındaki öğretmenlerimiz de canlı ders vermeye başladı fakat öğrencilerin çoğu bu canlı derslere girmemekte. Bazı öğrenciler ise velilerinin baskısı ile derse katılmakta fakat ses ve kamerasını kapatıp, dersi dinlememektedir. Öğrencilerin çoğunun canlı derslere zamanında katılma disiplinini ve derslerde devamlılık sağlama sorumluluğunu yerine getiremediğini görüyoruz. Derse katılanlar arasında ise canlı derslerin sınıf ortamındaki dersler gibi faydalı olmadığını ve özellikle sayısal-fen grubu derslerinin anlaşılamadığını söylüyorlar.

Bazı öğrenciler öğretmen ders sonunda yoklama alıyorsa dersin sonuna doğru, öğretmen ders başında yoklama alıyorsa dersin başında derse katılıp, yoklama alındıktan sonra dersi terk ediyorlar. Ders anlatan öğretmenler ise sürekli derse girip çıkanları takip etmenin dersin akışını bozduğunu ve bunun çok zor olduğunu belirtiyorlar. Çünkü derse geç gelen öğrenciler “bağlantı koptu, buradayım ama internetim zayıf” tarzında oluşabilecek teknik arızaları kendilerine kalkan yapmış durumdalar. İnternetin yavaş oluşu ve bağlantının kopmuş olması ise ispat edilmesi mümkün olmayan bir gerekçe.

Kısacası bu süreçte öğrencilerin derslere katılımının büyük oranda azaldığını görüyoruz. Bilgiyi talep edenler çok azalmış durumda. Diğerleri ise teknik arızaları kendine kalkan edip ya da derse katılmış gibi yapıp kendilerini de ailelerini de aldatmayı başarıyor. Belkide eğitim politikamızda radikal değişiklik yapıp, zorla okulda tutulan öğrencilerle disiplin savaşları vermek yerine, bilgiyi talep eden, şevkli olan, öğrenmek isteyen öğrencilerle çok daha başarılı ve güzel sınıflar oluşturabilir, yüksek akademik başarı sağlayabiliriz. Derslerle ilgisi olmayan “zoraki öğrencileri” ise yeteneklerine göre bir meslek edindirme kurumuna yönlendirebiliriz.

Maalesef bu dönemde bazı öğrencilerin eğitimi asla telafi edilemeyecek. Çünkü 16 Mart 2020 tarihinden itibaren okul çağındaki öğrencilerin çoğu okul ortamından tamamen koptu.

İdris Kılıçaslan

Gazi Üniversitesi Tarih Öğretmenliği-Lisans
Gazi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-Yüksek Lisans
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-Doktora

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...