Yazar: Beytullah KOCABAŞ[*]
- Giriş
İnsanların ölüm karşısında veya sahip oldukları herhangi bir canlı-cansız varlıklarını kaybetme korkusu, telaşı ve heyecanı üzerine feryatlarını, üzüntülerini düzenli veya düzensiz bir şekilde söz ve ezgilerle ifade etmelerine Batı Türkçesi’nde “ağıt” adı verilmektedir. Türklerin İslamiyet ile tanışmadan önce “sagu” olarak nitelendirdikleri bu kavram Hun Türklerinden itibaren ölü gömme ve yuğ törenlerine bağlı olarak gelişmiştir (Elçin, 1986: 290). Türküler, bir milletin başından geçen büyük tarihî hadiseleri, mutlulukları, üzüntüleri, o milletin büyük şahsiyetleri hakkında saygılarını, büyük aşk hikâyelerini, millî hece ölçüsünü esas alarak derin bir muhteva içerisinde dile getirilen edebî ve musiki bakımdan da birbiriyle uyum içerisinde olan Türk halk şiirinin en eski türlerinden birisidir. Söz ve müzik bakımından birbiriyle uyumlu olan ve kulağa hoş gelen, güzel ağıtlar zaman içerisinde türkü hâline gelmektedir (Görkem, 2001: 29). Ülkemizde genellikle “Mağusa Limanı” olarak bilinen “Arap Ali” türküsü, Kıbrıs’ta Arap Ali adındaki bir gencin İngiliz askerleri tarafından öldürülmesinden sonra yakılan ağıt türünde bir türküdür. Bilindiği gibi türkülerin varyantlaşma özelliği vardır. Bu özelliği vesilesiyle Kıbrıs Türkleri arasında Arap Ali Ağıtı olarak bilinen türkü Anadolu’da “Mağusa Limanı”; Kerkük’te “Meyhanaya Girdim” şeklinde bilinmektedir. Türkiye’nin bazı yörelerinde de türkü sözlerinin ortak olmasına rağmen başlığı farklıdır. Örneğin; Urfa yöresinde “Mezarımın Taşı Urfa’ya Karşı”; Afyon yöresinde “Karakoldan Çıktım”; Mersin yöresinde “Zeytin Dağları”; Isparta yöresinde “Isparta’dan Çıktım” şeklinde varyantlaştığı görülmektedir. Yurtdışındaki Batı Trakya Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bir bölge olan Rodop’ta “Çanakkale İçinde” türküsü, “İstihkâm İçinde” şeklinde ifade edilirken dörtlüklerden iki tanesinin “Mağusa Limanı” türküsü ile benzerliği dikkat çekmektedir. Çalışmamızda “Mağusa Limanı” türküsünün hikâyesi ve diğer bölgelerdeki varyantlaşması incelenecektir. Kıbrıs’ın 1571 yılında fethedilmesinin ardından adaya göç eden Türkler ile Kıbrıslı Türkler arasında kültürel anlamda etkileşim söz konusu olmuştur. Osmanlı tekkelerinde yapılan ağıtların Kıbrıslı Türkler arasında da müzikal anlamda yayılması bu fetihten sonra olmuştur ve Kıbrıs’ta ağıt geleneği 1900’lü yıllardan sonra yoğunluk kazanmıştır (Öznur, 2011: 292). Öztürk’e göre bir ağıtın, ağıt özelliğini kazanabilmesi için; ölümün trajik bir olay içerisinde gerçekleşmesi ve ölen kişinin çevresinde sevilip sayılması ile seçkin bir kişiliğe sahip olması gerekmektedir (Öztürk, 1985: 373-374). İnceleyeceğimiz türkünün konusu olan Arap Ali’nin de çevresinde sevilen, sayılan birisi olması ve ölümünün trajik bir şekilde gerçekleşmesi türkünün, ağıt hâle gelmesiyle birebir örtüşmektedir (Öznur, 2011: 293).
- “Arap Ali” Türküsünün Hikâyesi
Arap Ali, aslen Limasollu olup babası Arap kökenli Mahmut Efendi ve annesi beyaz ırktan Hatice Hanımdır. Limasol’un Arnavut Mahallesi’nde ikamet etmekteydiler. Ali’nin biri erkek, ikisi kız olmak üzere toplam üç kardeşi vardır. “Arap” lakabı babasından dolayı takılmış olabilir; çünkü Ali Türk’tür. Arap Ali oldukça güçlü, yemek yemeyi ve zaman zaman da içki içmeyi seven biridir (Öznur, 2011: 295).
Bir gün Mağusa’da gümrükteki işinden çıktığı vakit akşamüzeri biraz kafasını dağıtmak amacıyla bir meyhaneye gider. Meyhanede onunla beraber İngiliz askerleri de bulunmaktadır. İçki içtiği sırada İngiliz askerleri ile laf dalaşına tutuşan Arap Ali ile İngiliz askerleri arasında kavga çıkar. İngiliz askerlerinden sekiz dipçik darbesi alan Arap Ali o an orada vefat eder. Cenaze namazı ertesi gün memleketi Limasol’da kılınır ve Türk Kabristanlığına defnedilir (Öznur, 2011: 295).
Arap Ali’nin ölümünün ardından yöre halkı büyük bir üzüntü içerisinde olmuştur. Bu üzüntüyü dile getirerek ağıtlar yakılmış ve bu ağıtlar daha sonra bestelenmiştir. Bu ağıt-türkü o günden bugüne kadar dilden dile söylenerek devam etmiştir ve günümüzde de söylenmeye devam etmektedir. Mahmut İslamoğlu, bu türküyü yazan kişinin, türküyü söyleme yeteneği olan Hüseyin Rızkı Bey’e ait olabileceğini dile getirmektedir (Öznur, 2011: 295). Türkünün orijinal varyantı şu şekildedir (Öznur, 2011: 293-294):
ARAP ALİ
Meyhaneden çıgdım sağ selâmed
Yan tarafıma bagdım kobdu gıyamed
Yan tarafıma bagdım kobdu gıyamed
Uyan Alim uyan
Uyanamaz olduŋ
Yeni gamalara
Dayanamaz olduŋ
Meyhaneye girdim üş gonyag işdim
Düşmannarı gördüm gendimden geşdim
Yedi süngü yedim sekizde düşdüm
Uyan Alim uyan
Uyanamaz olduŋ
Yeni gamalara
Dayanamaz olduŋ
Meyhaneden çıgdım yan basa basa
Ciyerlerim döküldü gan kusa kusa
Ölümüme sebep oldu Mağusa
Uyan Alim uyan
Uyanamaz olduŋ
Yeni gamalara
Dayanamaz olduŋ
Türküyü derleyen kişi: Limasollu Zehra İbrahim İbrahim
Kaynak kişi: Mahmut İslamoğlu
Kaynak kişinin doğum tarihi ve yeri: 1 Mart 1934, Kıbrıs/Limasol
Kaynak kişinin mesleği: Emekli öğretmen, müdür.
Kaynak kitap: Mahmut İslâmoğlu; Taner Yılmaz (1979). Kıbrıs Türküleri ve Oyun Havaları, Lefkoşa.
- Türkünün Varyantları
Türkünün orijinal varyantından hariç üç varyantı daha mevcuttur. Bu varyantlardan bir tanesi Soner Kuyucuoğluları’na aittir. Kuyucuoğlu’nun bu varyantında orijinal varyantı ile arasındaki şekil farklılığı ön plana çıkmaktadır (Öznur, 2011: 296).
ARAP ALİ
Bohcamı aldım çıktım, karım dedi gitme.
Ya gelirim ya gelmem sakın merak etme.
Meyhaneye vardım üç gonyak iştim,
Düşmanları gördüm gendimden geçtim,
Yedi süngü yedim sekizde düştüm.
Uyan Arabalim uyan uyanmaz olduŋ,
Yediğiŋ süngülere dayanamaz olduŋ …[†]
Meyhaneden çıktım yan basa basa
Ciğerlerim döküldü gan kusa kusa
Beni canımdan etti ah o Mağusa
Mağusa deŋizi limandır liman
Yedi mil açığında yatırım aman
Ağlarım inlerim yok mudur duyan
Selâm edin anneme kına yaksın eline
Ali’sin öldürdüler vadı geldi yerine
Üç çocuğum var benim alsın gendi evine
Seniha’mı göndersin geri gendi köyüne
Diğer ikinci varyant ise İngiliz arşivlerinden keşfedilen metindir. Söyleyeni belli olmayan bu varyant Mahmut İslâmoğlu’nun tarafından 1970’li yıllarda Zehra İbrahim İbrahim’den derlenip daha sonra Yılmaz Taner’in bestesini kayda aldığı orijinal varyanta en yakın olan varyanttır (Öznur, 2011: 297-298). Bu varyantta da diğer varyantlarla arasındaki şekil farklılığı ön plana çıkmaktadır.
MAĞUSA LİMANI LİMANDIR
Mağusa limanı limandır liman (aman aman)
Beni öldürende yoktur din iman
Uyan Alim uyan
Uyanmaz olduŋ
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz olduŋ
İskeleden çıktım yan basa basa (aman aman)
Mağusa’ya vardım gan kusa kusa
Uyan Alim uyan
Uyanmaz olduŋ
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz olduŋ
Ölür oldum hey hey bak neler oldu(aman aman)
Elbiselerim de gan ila doldu
Uyan Alim uyan
Uyanmaz olduŋ
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz olduŋ
Ma[ğ]usa Limanı’ndan aldılar beni (aman aman)
Üç mil uzağına attılar beni
Kâfir İngilizler vurdular beni
Uyan Alim uyan
Uyanmaz olduŋ
Yedi bıçak yarasına
Dayanmaz olduŋ
Üçüncü varyant da Kerkük Türkleri arasında mevcuttur. Bu varyant, Suphi Saatçi tarafından derlenmiş, yöresi Irak-Kerkük olarak belirtilen “Meyhanaya Girdim” başlığıyla söylenmiş bir ağıttır. Ağıtın muhtevasını; Kıbrıs’ta İngiliz askerleri tarafından içki içtiği için kendisine saldıranlarla baş edemeyen, daha sonra dipçiklenerek öldürülen bir gencin ardından söylenen feryadı içermektedir. Orijinal varyantının Kıbrıs kökenli olduğu düşünülen türkünün Akdeniz’i aşıp Kerkük’e kadar ulaşması dikkat çekmektedir. Bu türkü günümüzde Kerkük’te uzun hava olarak hâlâ okunmaktadır. Kerkük’te okunan bu uzun hava, Kıbrıs varyantına çok benzemektedir. Sadece bazı ağız özelliklerinden kaynaklanan farklılaşmalar vardır (Öznur, 2011: 299).
Meyhanaya Girdim
Meyhanaya girdim üç konyağ iştim
Düşmanlarım görüb kendimden geşdim
Yeddi bıçak yedim sekkiz de düşdüm
Oyan Alım oyan oyanmaz oldum
Yeddi bıçak yarasına dayanmaz oldum
Meyhanadan çıkdım yol basa basa
Kül oldu ciğerim kan kusa kusa
Meni yardan edeni zalım Mağusa
Oyan Alım oyan oyanmaz oldum
Çok işdim serhoş olub kaçamaz oldum
Anadolu sahasına baktığımız zaman “Arap Ali Ağıtı’ndan” esinlenerek yazılmış olan türküler olduğunu da görmekteyiz. Örnek vermek gerekirse Mersin/Silifke yöresinde Cavit Erden tarafından derlenmiş olan Zeytin Dağları adlı türküde geçen “Uyan Ali’m uyan, uyanmaz oldun; keskin kamalara dayanamaz oldun” sözü Arap Ali Ağıtı’nda geçen nakarat bölümü ile birebir aynıdır (Öznur, 2011: 301). Derleyen kişi: Cavit Erden, derlendiği yöre Silifke yöresidir (Öztelli, 1972: 547).
ZEYTİN DAĞLARI
Zeytin dağlarında tabakam kaldı
Dört yanıma baktım, karakollar aldı
Ali’m kırk kişiden bir haber aldı
Uyan Ali’m uyan, uyanamaz oldun
Keskin kamalara dayanamaz oldun
Odalar yaptırdım bir uçtan bir uca
İçinde yatmadım üç gün üç gece
Uyan Ali’m uyan, uyanamaz oldun
Keskin kamalara dayanamaz oldun
Yine Aydın yöresinden, İbrahim Çilingir tarafından derlenmiş olan Isparta’dan Çıktım türküsü ile “Arap Ali Ağıtı” arasında söz benzerliği bulunması, içeriğindeki “candarmaları süngülü” ifadesi ve “süngülü, bıçaklı” dizelerinde bu türkünün de “Arap Ali Ağıtı’ndan” esinlenerek yazıldığını göstermektedir (Öztelli, 1972: 548).
ISPARTA’DAN ÇIKTIM
Isparta’dan çıktım
Başım selâmet
Çivril köprüsüne gelince
Koptu kıyamet
Çoluğum da çocuğum da Demir Efem sana emanet
Güpe gündüz artıyor benim kederim
Ağlama anam dalburuş kuşak
Candarmaları süngülü
Isparta’dan çıktım
Dalburuş kuşaklı
Ülfet Beyin candarmaları
Süngülü, bıçaklı
- Sonuç
Görüldüğü üzere Türkiye’de genellikle Mağusa Limanı olarak bilinen Arap Ali türküsü konusu bakımından Türk Halk Edebiyatı’nda ağıt türünün bir örneğidir. Bu türkünün asıl kökeni Kıbrıs’a dayanmaktadır. Araştırmamızda bu türkünün farklı varyantları olduğunu da gördük. Özellikle Kıbrıs ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan göçler münasebetiyle bu türküden esinlenerek Türkiye’nin farklı bölgelerinde türküler yazıldığı, yazılan türkülerin de ortak kelimeler bakımından benzerlik gösterdiği görülmektedir.
KAYNAKÇA
Elçin, Şükrü (1986). Halk Edebiyatına Giriş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Görkem, İsmail (2001). Türk Edebiyatında Ağıtlar-Çukurova Ağıtları, Akçağ Yayınları, Ankara.
Öznur, Şevket (2011). “Kıbrıs Yöresine Ait Bir Ağıt: ‘Arap Ali’ ve Varyantları”, Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks, Volume: 3, Number: 1, ss. 291-302.
Öztelli, Cahit (1972). Evlerinin Önü, Hürriyet Yayınları, İstanbul.
Öztürk, Ali (1985). Türk Anonim Edebiyatı, Bayrak Yayınları, İstanbul.
[*] Yeni Türk Dili A.B.D. Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erciyes Üniversitesi, KAYSERİ. el-mek: beyt67461@gmail.com
[†] Bu dize, bazen “Yedi süngü yarasına dayanmaz olduŋ” şeklinde de ifade edilmektedir.
Yorumla