Türklerin ana yurdunun Türkistan, Ural- Altay ve Güney Sibirya Bölgesi olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Peki bu bölgeye ne zaman gelmişlerdir ve ne kadar zamandır buradadırlar? Buraya gelmeden önce nerede yaşıyorlardı? Bu kalıntıların keşfedilememesinin temel nedeni nedir? Mu kıtası nerededir ve ne zaman keşfedilmiştir? Mu kıtası gerçek midir, hayali midir? Bu gibi birçok soru cevapsızdır. Çalışmada bu sorulara yanıt aranacaktır.
Atatürk gibi birçok kişinin dikkatini çekmesi yönünden önem arz eden Mu Kıtası üzerine araştırmalar yapılmış, varsayımlar üretilmiştir. Mu kıtasının adı, ilk olarak 1932 yılında Tahsin Mayatepek’ in Mayalar hakkında bilgi verirken Mu kıtası üzerine araştırmalar yapan İngiliz Albay James Chruchward’ dan da bahsetmesiyle duyulmuştur. Böylece Atatürk’ün dikkatini çekmiştir.
Chruchward’ın kitaplarından biri olan “Kaybolmuş Mu Kıtası” 1931 yılında yayınlanmış ve bu alana dikkatleri çekmiştir. Bu kitap iki çeşit tablete dayanmaktadır. Bu tabletlerin Mu’ da yazılmış ve Hindistan’a getirildiği bilgisi mevcuttur. Bu tabletler Meksika ve Naakal tabletleridir. Meksika tableti Uygur harflerinden oluşmaktadır. Elde olan bilgilere göre Mu kıtasının batışı bir kıyamet senaryosundan farklı değildir. Bir duman yeryüzünü kaplamış, güneş batmakta ve dev dalgalar adanın üzerine gelmektedir. Kıtada yüksekte kalan kısımlar suyun içinde adacıklar olarak kalmış ve günümüzde bunlara Pasifik Adaları denmektedir.
Mu kıtası 12.000 yıl öncesine dayandırılmaktadır. Chruchward’a göre “ Troana yazması, Mu kıtasının batma tarihini takriben, bundan 12.500 sene önceye kadar çıkarır(zannıma göre 18.000 demek daha doğru olur). Fakat Troana yazmasının tam tarihi belli olmadığından, ona istinat eden rakamlar da hep takribi sayılmalıdır(Çev.TDK 1934).”
Mu kıtasının araştırılması daha çok Güneş Dil Teorisiyle bağdaşık olduğundan bu teori etkisini kaybetmesinden sonra araştırılmamıştır. Ancak araştırılması gereken bir alan olduğu unutulmamalıdır. Zira Amerika yerlilerinin Türkler olduğu üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Mu kıtası üzerine yapılacak olan araştırmalar, bu çalışmaları Mu kıtası batarken oluşan göçün –Orta Asya-, Afrika ve Amerika dolaylarına doğru olduğu ve Amerika’nın asıl yerlilerinin Türkler olduğu kanısını desteklemektedir. Ayrıca Mayatepek’ in raporlarına göre Amerika’daki yerlilerin dillerinde Türkçe unsurlar bulduğunu belirttiğini de göz ardı etmemek gerekir.
Mu kıtasından göçlerin 3 koldan olduğu ve bu kolların başta Mayalar olarak çıktıklarını sonra ise birinci kolun Uygur, ikinci kolun Sümer ve üçüncü kolun ise Negroitler olarak anılmakta olduğu yine bu araştırmalar sonucunda ortaya atılmıştır. Gen havuzunun Afrika’ da yoğunluk kazanması ve Mu’ nun konum itibariyle Afrika dolaylarına yakın olması da göz önünde bulundurulmalıdır.
Bulgular nereden çıkarılmış ve doğruluğu ne derecedir? Mu kıtası ya da medeniyeti bir ütopya mıdır? Ütopya değilse oradan dağılan topluluğun ırkı konusunda OBJEKTİF araştırmalar yapılmalı ve Avrupalı araştırmacıların yaptığı gibi sürekli Avrupa’ya dem vurmaktan kaçınılması gerekmektedir. Ayrıca Mu kıtasının “yüksek bir medeniyet” olarak tasvir edilmesi ütopya olabilirliği fikrini desteklemektedir. Gerekli çalışmaların varlığı ve kalıntıların incelenmesiyle Mu kıtasının akıbeti bilinmiş olacak ve bu sorular Mu kıtasının tam manasıyla keşfi sağlanıncaya dek yanıtsız kalmaya devam edecektir.
Kaynakça
Churchvard, C.J,(1934) , Kaybolmuş Mu Kıtası,(Çev.TDK),(Erişim: http://tdkkitaplik.org.tr/tzk/mu010301.pdf )
Göçgün Ö,(2011) Atatürk’ün araştırıcı, sorgulayıcı “derin tarih ve dil görüşü” ve “Mu Medeniyeti” Belgi Dergisi(sayı:1) (Erişim: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/417260 )
Yorumla