Dil TOPLUM

Türkçe’nin Saygınlığı Nasıl Korunmalıdır?

30 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan genelge ile 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak ilan edilmiştir.

Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı sebebiyle 2021 yılında Yunus Emre ile ilgili çeşitli etkinliklerin yapılması ve desteklenmesi kararlaştırılmış hatta Türk Dil Kurumu tarafından “Dünya Dili Türkçe” adıyla yurt içinde ve yurt dışında etkinliklerin düzenlenmesi karar alınmıştır.

Türkçe, 1277 yılından itibaren Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ilan edilen ferman vesilesiyle Anadolu’da resmî dil statüsündedir. Osmanlı Devletinin kuruluş döneminden yükseliş dönemine kadar Anadolu’da yazılmış olan eserler Türkçenin sadeliğini, akıcılığını gösteren bir dönem olmuştur.

Kuruluş devrinin ardından Osmanlı Devletinin yükseliş döneminde üç kıtada hüküm sürmesi imparatorluğa giden bir sürecin başlangıcı olmuştur. İmparatorluk vasfında bir dil hâline gelen Türkçe, bu dönemde Farsça ve Arapça’dan diline giren kelimelere engel olamamıştır. Bu durum olumsuz bir durum değil, aksine kültür alışverişinin yüksek olduğunu gösteren bir durumdur.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Tanzimat ile Türkçe’ye girmiş olan Fransızca, İtalyanca gibi kelimelerin ağırlıkta olduğu görülmektedir. Bu dönemin aydınlarının Avrupa’ya –özellikle Fransa- seyahat etmeleri, oradaki kültürü ve kelimeleri kendi ülkelerine de getirmişlerdir.

1911’de Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’in öncülüğünde başlatılan “Yeni Lisan Hareketi” Türkçe’ye –halk arasında- yerleşememiş olan kelimeleri, Türkçe’nin yapısına uygun olmayan kelimeleri kullanmamak için çalışmalar yürütmüştür. Bu kapsamda şu maddelerin uygulanmasına karar vermişlerdir:

  • Arapça ve Farsça ile ilgili olan gramer kurallarının kullanılmaması, bu kurallarla yapılan isim tamlamalarının kaldırılması.
  • Arapça ve Farsça kelimelerin Türk dilinin ses yapısına uygun olarak söylenmesi.
  • Diğer Türk lehçelerinden kelimeler alınmaması.
  • İstanbul ağzının esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi.
  • Dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması.

Bu yaptıkları açıklamalar ile Türk Edebiyatı tarihinde “Millî Edebiyatı” meydana getirecek olan eserler kaleme alınmıştır.

Atatürk yapmış olduğu çalışmalarla Türk dilinin gelişmesinde büyük katkılar sağlamıştır. Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (daha sonra Türk Dil Kurumu) kurulması bu anlamda en önemli kuruluştur. Türk Dil Kurumu 1932 yılından bu yana çeşitli faaliyetler ile Türkçe’nin saygınlığının korunmasına, Türkçe ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalara destek vermektedir.

Türk Diline günümüzde gerekli hassasiyetlerin gösterilmesi her Türk bireyinin asli vazifesidir. Türkçemizin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında saygınlığının korunmasını için yapabilecek olduğumuz çalışmaları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Sosyal medya hesaplarımızda, konuşmalarımızda dilimize yerleşmemiş, uydurma olan kelimeleri kullanmamalıyız.
  • Esnaflarımızın işletmelerini açarken mutlaka Türkçe ve Türkçe’nin yapısına uygun isimlerle açmalıdır. Gerekirse Türk Dili alanında uzmanlaşmış kişilerden yardım almalılar.
  • Belediyelerin isimlerini Türkçe olarak açan işletmelere özel bir vergi indirimi yapabilir (Örnek: Sivas Belediyesi vb. gibi). Bazı belediyeler ise işletme isimlerini yabancı olarak açacak olan kişilere ruhsat verilmeyeceğini beyan etti. Amasya Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sarı’nın yaptığı açıklama şu şekilde: “Ben ve arkadaşlarım bu şehre yabancı isim taşıyan kurum ve kuruşlara şahsen ruhsat verilmesini yasaklıyorum. Herkes öz benliğini korumak durumundadır. Eğer Türkçe’den utanıyor, Türkçe kelimeden sıkılıyorsa, Türk milletinin parasını almaya hakkı yoktur diye düşünüyorum.”
  • Valilikler şehrin çeşitli noktalarında halkın dil konusunda bilinçlenmesi ve esnafın daha yoğun olduğu bölgelerde yüz yüze görüşmeler yapabilir.
  • İşletmecilerin bağlı olduğu ticaret odalarının yapacak olduğu çeşitli kampanyalarla Türkçe iş yeri isimleri koyan esnafa destek sağlayabilir.
  • Belediyelerde, valiliklerde ve ticaret odalarında bu konu üzerine çalışma yapabilecek Türk Dili uzmanları görev yapabilir.

Dil ile teknoloji, eğitim, üretim, sanayi vb. gibi alanlarda çok sıkı bir ilişki vardır. Örnek vermek gerekirse Fransa’da üretilen bir ürünün ismi Fransızca konuluyor ve tüm dünyaya ürünün pazarlanmasının yapıldığı gibi Fransızca da yayılmış oluyor. Çünkü ürünün gittiği yerde o ürünün Fransızcadaki ismi değişmiyor, olduğu gibi kullanılıyor.

Üretim anlamında ciddi anlamda yol almış olan ülkeler dilini de uluslararası alanda geliştirmiş oluyor. Türkiye bu anlamda geldiği konum itibari ile gelişmekte olan bir ülke konumundadır.

Askerî anlamda üretilen silah, tank vb. gibi aletlerin isimlerine verilen Türkçe isimler hem bizleri hem de yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız için gurur kaynağı olmaktadır.

Bu gelişmenin sağlık alanında da olmasını beklerdik. Özellikle geçtiğimiz hafta mensubu olmaktan onur ve gurur duyduğumuz Erciyes Üniversitesinin üretmiş olduğu yerli ve millî aşımızın ismi olan “TÜRKOVAC” tartışmalara sebep olmuştur. Yerli ve millî olan her şeyin sonuna kadar arkasındayız ama ismi konusunda Türkçe bir isim olsa daha yerinde olurdu. “Türko” kelimesi Avrupalılar tarafından Türklere verilen isim; “Vac” ise İngilizce’de aşı anlamına gelen “vaccine” kelimesinin kısaltılmış biçimidir. Dünya’ya yayma açısından böyle bir isim düşünülmüş olabilir; ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi bir şey üretip onun ismini Türkçe koysaydık, ihraç edildiği her ülkede Türkçe ismi ile anılacaktı. Türkçe ile isminin anılması da Türkçenin uluslararası alanda saygınlığını arttıracaktı.

 

 

 

 

 

Beytullah Kocabaş

Lisans 2014-2018 Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Edebiyat Fakültesi, Erciyes Üniversitesi, KAYSERİ.
Yüksek Lisans 2018- devam ediyor... Yeni Türk Dili A.B.D., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erciyes Üniversitesi, KAYSERİ.

Yorumla

Yorum yazmak için buraya tıklayın...