Dil DÜŞÜNCE Sosyoloji TOPLUM

“Ulus” ve “Millet” Kelimeleri ve Günümüz için Bir Teklif

Günümüzde Türkiye Türkçesinde, pek çok Batı dilindeki nation kelimesini karşılamak üzere, eş anlamlı olarak kullanılan iki kelime olan “millet” ve “ulus” kelimeleri bulunmaktadır. ilk bakışta, birincisi Arapça kökenli, ikincisi Türkçe kökenli olan bu iki kelimenin Türkçedeki birçok örneği gibi aynı kavramı karşılamak üzere birinin Dil Devrimi öncesini ve diğerinin sonrasını temsil ettiği düşünülebilir. Ancak meseleye yakından bakıldığı zaman, “ulus” kelimesinin 28 Eylül 1934’ten sonra bu anlamıyla yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen, durumun bundan ibaret olmadığı görülmektedir.

Türk Dil Kurumu’nun Genel Türkçe Sözlüğünde birinci anlamı “çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus” şeklinde verilen “millet” kelimesi, yukarıda da zikredildiği üzere, Arapça kökenli bir kelimedir ve Arapçadaki orijinal manası “din, mezhep, bir din veya mezhebe mensup cemaat” şeklindedir. Kelimenin bu manasıyla Türklerin kitleler hâlinde İslamiyet’e girmeye başlamasıyla birlikte Türkçeye girdiği anlaşılmaktadır. Zira kelime aynı manada Türklerin bilinen ilk İslami eserlerinden biri olan Atabetü’l-Hakayık’ta bu anlamı ile geçmektedir. Türklerin bu kelimeyi uzun süre Arapçadaki bu orijinal anlamı ile kullandıkları anlaşılmaktır. Zira Ahmed Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani’de (1876) kelimenin manasını “ümmet, kavim, cemaat” şeklinde vermektedir. Ancak burada yer alan “kavim” açıklamasından kelimenin Osmanlı Türkçesinde yavaş yavaş günümüzdeki anlamını da kazanmaya başladığı da görülmektedir.

Nitekim 19. yüzyılın sonunda milliyetçilik akımlarının Osmanlı Türkleri arasında etkisini ziyadesiyle hissettirmeye başlamasıyla, Fransızca nation kelimesini karşılamak üzere “millet” kelimesi kullanılmaya başlamış ve kelime bu anlamıyla Türkiye Türkçesinde günümüze kadar ulaştığı gibi bu manasıyla modern Arapçaya da geçmiştir. Kelimenin Arapçadaki orijinal manasıyla kullanımının Türkiye Türkçesinde sadece İslamcı jargonda, mesela “İbrahim milleti” şeklinde, yaşadığını veya yeniden icat edildiğini belirtmek de gerekir.

Türk Dil Kurumu’nun Genel Türkçe Sözlüğünde manası “millet” şeklinde verilen “ulus” kelimesi ise, yukarıda da bahsedildiği üzere, Fransızca nation kelimesinin karşılığı olarak 1934 yılından itibaren kullanılmaya başlamıştır. Ancak bu durum, bazılarının iddia ettikleri gibi Moğolca ulus kelimesinin yanlış bir şekilde Türkiye Türkçesine ithal edilmesiyle ortaya çıkmamıştır. Bilindiği üzere, kelimenin Türkçede “uluş” olması gerektiği, fakat birtakım dil bilmezlerin kelimeyi Moğolcadan olduğu gibi Türkçe ses kurallarını dikkate almaksızın ithal ettikleri iddiası meşhurdur. Ancak meseleye yakından bakıldığı zaman durumun böyle olmadığı görülmektedir. Kelimenin “aşiret, kavim” gibi anlamlarla Türkiye Türkçesinde çok uzun bir geçmişe sahip olduğu görülmektedir. Hoca Mesud’un Süheyl ü Nevbahar (1350) adlı eserinde kelimenin “Beğ olmuş idi bir ulusa ol” şeklinde geçtiği görülmektedir. Mütercim Asım’ın Kamus Tercümesi’nde (1800) ise “ulus” kelimesi “konargöçer Türkmen aşireti” şeklinde açıklanmaktadır. Yani görülmektedir ki kelime aslında şeklî olarak Türkiye Türkçesinde neredeyse en başından beri mevcuttu ve 1934’te sadece kelimenin anlamına müdahale edilmiştir.

Eski Anadolu Türkçesinden beri Türkiye Türkçesinde var olan kelimenin Moğolcadan Türkçeye geçtiğine şüphe yok. Zira kelimenin Moğolcadaki manası “kağan ailesinin her bir üyesine tahsis edilen ülke, devlet, pay” şeklindedir ve tarihî kaynaklarda geçen Cuci Ulusu, Çağatay Ulusu gibi kullanımlarla uyum içerisindedir. Bu açıklamadan sonra kelimenin nasıl “Türkmen taifesi” manasını kazandığını tahmin etmek zor değil. Moğolcadaki bu kelime, muhtemelen Eski Türkçe ülüş kelimesinden kopyalanmıştır veya en azından onunla kökteştir. Bu hâliyle Türkiye Türkçesindeki kelime aslında bir geri ödünçlemedir ve bugün kullandığımız “ülke” kelimesi ile de kökteştir. “Ulus” kelimesinin Codex Cumanicus’ta geçen “kısım, pay” gibi anlamları da dikkate alındığı zaman, aslında kelimenin orijinal manasının bodun’un yani milletin bir idareci tarafından yönetilen parçalarından her biri olduğunu anlamak zor değil.

Görüldüğü üzere, aslında kelimeye 1934’te yapılan müdahale, kelimenin manasını milletin bir parçasından bütününe teşmil etmek olmuştur. Bu sayede Türkiye Türkçesinde aynı anlama gelen iki kelime ortaya çıkmış oldu. Bu ikili kullanımın Türkiye toplumunda var olan birtakım sosyolojik bölünmelerin dile yansıması neticesinde dilde de yarılmalara sebep olduğu bir tarafa bırakılacak olursa bir zenginlik olduğu düşünülebilir. Ancak “ulus” kelimesinin türemiş şekillerinde bazı karışıklıkların olduğu görülmektedir. Günümüzde “milliyetçilik” kelimesinin karşılığı olarak “ulus” kökünden türetilmiş olan “ulusçuluk” ve “ulusalcılık” kelimeleri kullanılmaktadır. Aynı kelimeden aynı manaya gelen iki kelime türetilmesinin tuhaflığı bir yana, bu iki kelime “millet” kelimesi ile kökteş kelimeler dikkate alınarak incelendiği zaman birtakım karışıklıkların olduğu görülmektedir. Türk Dil Kurumu’nun Genel Türkçe Sözlüğünde “milliyet” kelimesinin birinci manası “millete özgü olma veya millî olma durumu, ulusallık” şeklinde, ikinci manası ise “bağlı bulunulan millet, tabiiyet” şekline verilmektedir. Görüldüğü üzere ne “ulusçuluk” kelimesi ne de “ulusalcılık” kelimesi “milliyet” kelimesinin anlamını içermemektedir. “Ulusalcılık” kelimesinin türetildiği “ulusal” kelimesinin eş anlamlısı “millî” kelimesidir. Bu durumda aslında kelime “millîcilik” manasına gelmektedir. “Ulusçuluk” ise “milletçilik” manasına gelir ki günümüzde Türkiye Türkçesinde böyle bir kelime de mevcut değil. “Milliyet” kelimesinin birinci manasında geçen “ulusallık” kelimesine bakılacak olursa “milliyetçilik” kelimesinin eş anlamlısının “ulusallıkçılık” olması gerekir ki böyle bir kelime de mevcut değil. Bu karışıklıkların sebebinin “ulus” kelimesinin ve türemiş şekillerinin dile doğru bir şekilde yerleştirilmemesi olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.

Bu durum günümüzde kavram karışıklıklarına sebep olmakla birlikte, “ulus” kelimesinin dilden atılması gerektiği şeklinde yorumlanmamalı. Zira bu kelime Türkçenin tarihî bir kelimesidir ve bu yönüyle bir zenginliktir. Bilakis günümüzde “ulus” kelimesi, çok kullanışlı ve olumlu sonuçlar doğurabilecek bir kelime olarak ele alınabilir. Zira Türk milletinin bugünlük sosyal ve siyasi durumu göz önünde bulundurulduğu zaman, belki de kelimeyi 1934’ten önceki manasıyla kullanmak hem Türkçe hem de Türkler açısından çok faydalı olacaktır. Türk milleti günümüzde de kelimenin Türkçeye girdiği Moğol devrindeki gibi, farklı siyasi yapıların yönetiminde parçalı bir şekilde yaşamaktadır. Günümüzde Türklerin yedi bağımsız devleti (Macaristan da eklenirse sekiz) ve pek çok özerk devleti bulunmaktadır. Bu siyasi yapıları oluşturan Türk topluluklarını “millet” şeklinde adlandırmak Türk milletini bölmek manasına gelmektedir ki bu arzulanan bir durum değildir. Ancak bu devletlerin tebaasını “halk” olarak adlandırmak da birkaç sebepten ötürü mümkün görülmemektedir. Zira bu devletlerin tebaası birden fazla halktan meydana geldiği gibi devletlere adını veren Türk topluluklarının da bu devletlerin sınırları dışında uzantıları mevcuttur. Mesela Kazakistan’ı ve Kazak Türklerini örnek alacak olursak şöyle bir durum mevcuttur. Kazakistan’da yüzden fazla etnik grup yaşamaktadır. Bu etnik grupların hepsini Kazak halkı olarak nitelendirmek mümkün değil. Bunlar ayrı ayrı halklardır. Kazakların yaşadıkları coğrafya da Kazakistan ile sınırlı değil ve Kazakistan’da yaşayan Kazak Türkleri ile birlikte, Moğolistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu vs. gibi komşu ülkelerde yaşayan kendini Kazak olarak tanımlayan insanlardan oluşmaktadır. Bu durumda Kazakistan ahalisini nitelendirecek bir kelimeye ihtiyaç duyulmaktadır ve Türkiye Türkçesinde henüz böyle bir kelime mevcut değil. “Kazak milleti” veya “Kazakistan milleti” demek iki sebepten mümkün değil. Her şeyden önce her iki tanımlama da “millet” kelimesinin tanımına uymamaktadır. İkinci olarak ise “Kazak milleti” tabiri, Kazak Türklerinin Türklerden farklı bir millet olduğu algısını yarattığı gibi Kazakistan’ın Kazak Türklerinden olmayan nüfusunu kapsamamaktadır.

Günümüzde farklı Türk devletlerinin ahalisini, Türk milletinin bütünlüğünü parçalamadan tanımlamak için “ulus” kelimesi mükemmel bir fırsat sunmaktadır. Zaten kelimenin tarihî manası da bu duruma uygundur. Azerbaycan ulusu, Tataristan ulusu, Özbekistan ulusu, KKTC ulusu vs. gibi tanımlamalar, bir taraftan Türk milletinin bütünlüğünü bölmeden bu ülkelerin ahalilerini tanımlama fırsatı sunarken diğer taraftan mevzubahis ülkelerin vatandaşları arasında etnik ayırımcılık yapmadan ülke ahalilerini tanımlama imkânı sağlamaktadır. Bu durum, tarihî Cuci Ulusu, Çağatay Ulusu gibi siyasi yapılarla da büyük bir uyum içerisindedir. Bu tarihî ve siyasi uygunluğun yanında, böyle bir kullanım dil bakımından da oldukça uygundur. Bir Türk ülkesinin ahalisi için “ulus” tanımlaması kullanılırken aynı kökten gelen “ülke” ve “ulus” kelimeleri arasında da yeniden doğru bir anlam ilişkisi inşa edilmiş olur.