Hintli ve Çinli tüccarlardan Malay müslümanları ve Siyam budistlerine kadar farklı etnik ve dini yapıdaki topluluklara ev sahipliği yapmış ufacık bir sahil kasabası, Songkhla. Dümenimi Kuzey Tayland’ın dağlarına doğru çevirmişken rüzgar beni deniz kenarına konduruveriyor. İyi ki de kendimi rüzgara bırakıyorum yoksa tarihinde bu kadar zengin çeşitliliği içinde barındıran ve hala da barındırmaya devam eden şehirden haberim olmayacaktı.
12. yüzyılda Hintli tüccarlar iki yarımada arasına bir liman kurmaya karar vermeleriyle şehrin siması değişmeye başlıyor. Hintli tüccarlardan bir süre sonra şehri Malay müslümanları ve Siyam budistleri kendi himayelerine geçirerek buraya Songkhla demeye karar veriyorlar. Şimdilerde şehirde bulunan liman hala önemli bir yere sahip. Çin – Avrupa tarzı tasarlanmış evler, camiler ve şehri çevreleyen sur duvarları kaybolmak üzereyken 2015 yılında yenilenme kararıyla yaşlı şehri yeniden ayaklandırmayı başarıyorlar. Eski evlerin müzelere dönüştürülmesi, sokak sanatçılarının birbirinden güzel duvar resimleriyle şehri süslemesi ve girişimcilerin eski şehre kafe, galeri ve butik otelleri serpiştirmeleriyle Songkhla yeniden turist çekmeye başlıyor. Benim için şehrin en can alıcı noktası eski şehrin bulunduğu bölge…
Nang Ngam caddesinin üzerinde bulunan Çinlilerden kalmış evladiyelik ahşap evler ve tapınaklar caddenin hemen yakınındaki Wat Matchimawat, Tayland ve Çin sanat eserlerinin karışımını sergileyerek beni eski zamanlara ışınlıyor.
Şehir çok küçük gözükse de aslında yapacak pek çok şey bulmak mümkün. Pek çok Çinli aile eski şehirde bulunan dükkanlarında, kızarmış ördek, hao man gai (tavuklu pilav) ve buharda pişirdikleri çörekler ile Güney Çin mutfağını deneyimlememizi sağlıyor. Geleneksel yemeklerin dışında Songkhla sanatsal kafelere de ev sahipliği yapıyor. Mesela her Cumatesi/Pazar, Caz gecesi düzenleyen ve yaratıcı yemekleriyle kalbimi çalan Blue Smile Coffee.
Şehrin en iyi kahvecisi ve kahve dükkanı dizaynı ödülünü verdiğim; Nakorn Nai Jai.
Michelin yıldızı alması gerektiğine inandığım şehrin gizli bahçesi; Secret Garden.
Harika bir aşçı olan ve 2001 yılında aralarından ayrılan annelerinin anısına açtıkları Kleun Ngam restoranı da es geçmemek lazım zira annelerinin tariflerden oluşturdukları menü oldukça lezzetli.
Eski şehirde dolandıktan sonra 15 dakikada yürüyerek sahile ulaşıyorum. Hafta içi kalabalıklardan uzak zihnimi dinlendirebildiğim yer tam olarak burası. Sahil yolunun sonuna doğru ise küçük arabasının içinde taptaze kahve yapan seyyar kahve dükkanı ise favorim.
Songkhla şehirinin üzerinde yükselen Khao Tang Kuan şehri tepeden görmek için en iyi nokta. Aynı zamanda en tepede, Buda’nın kalıntılarını barındıran ve Nakhon Si Thammarat imparatorluğu döneminde inşa edilmiş bir tapınakta bulunuyor.
Hızla geçen üç ayın sonunda başka bir rüzgarla başka şehre doğru yola çıkıyorum. Hayatın beni bu limandan geçirmesine ise müteşekkirim.