3 Kasım 2025 tarihinde, Türk medeniyetinin kadim şehri Semerkant’ta düzenlenen UNESCO’nun 43. Umumi Konferansı’nda, 15 Aralık tarihinin “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak ilan edildiği duyurulmuştur.
Bu haber, ajanslara düştüğü andan itibaren, pek çok kesim tarafından büyük bir sevinçle karşılanmış, bir övünç kaynağı hâline gelmiştir. Türk Dil Kurumu’ndan Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’ne kadar pek çok resmî ve gayriresmî kurum ve kuruluştan, hatta Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’ndan meseleden duyulan memnuniyeti dile getiren açıklamalar gelmiştir.
Üzülerek söylemek gerekir ki bu sevinç ve övünç dolu açıklamaların tamamı, dil ve Türklük bilimi bilgisi yoksunluğu eseridir. Üstelik bu işin Türk Devletleri Teşkilatı gibi Türkleri “dilde, fikirde, işte birlik” temelinde birleştirmeyi amaçladığı düşünülen bir teşkilatın girişimleri neticesinde gündeme gelmiş olması, meselenin vahametini daha da artırmaktadır. “Türk Dili Ailesi” ifadesi, Türkler için biri dâhilî diğeri haricî olmak üzere, iki büyük tehlike barındırmaktadır. Bu tehlikelerin ne olduğunu anlamak için meseleye şu zaviyelerden bakmak kâfi olacaktır:
“Türk Dili Ailesi’ ifadesinin ne manaya geldiğini tam olarak kavrayabilmek için benzerleri olan Latin Dili Ailesi, Cermen Dili Ailesi veya Sami Dili Ailesi gibi benzerlerine bakmak gerekir. Latin Dili Ailesine mensup diller olan Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce ve Rumence gibi dilleri konuşan Fransızlar, İspanyollar, İtalyanlar, Portekizliler ve Rumenler hepsi birbirlerinden farklı milletlerdir. Keza Cermen Dili Ailesine mensup diller olan Almanca, İngilizce, Flamanca, Norveççe, İsveççe, Danca gibi dilleri konuşan Almanlar, Hollandalılar, Norveçliler, İsveçliler ve Danimarkalılar da öyledirler. Sami Dili Ailesine mensup Arapça, İbranice, Amharca konuşan Araplar, İsrailliler ve Etiyopyalılar için de durum farklı değildir. Peki “Türk Dili Ailesi” mensup olan diller hangileridir ve bu dilleri konuşan milletler hangileridir? Tabi ki kastedilenlerin Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Tatar Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Uygur Türkçesi vs. gibi Türk lehçelerini konuşan Türkiye Türkleri, Azerbaycan Türkleri, Özbek Türkleri, Kazak Türkleri, Kırgız Türkleri, Türkmen Türkleri, Tatar Türkleri, Başkurt Türkleri, Uygur Türkleri vs. gibi Türk toplulukları olduğunu herkes biliyor. Peki bundan sonra ne yapmamız gerekiyor? Bu Türkleri; Türkler, Azerbaycanlılar, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Türkmenler, Tatarlar, Başkurtlar, Uygurlar vs. şeklinde farklı milletler kabul edip konuştukları lisanları da Türkçe, Azerbaycanca, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Türkmence, Tatarca, Başkurtça, Uygurca vs. şekline ayrı diller mi kabul edeceğiz? Türkiye’deki Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümlerinin isimleri de “Çağdaş Türk Dilleri ve Edebiyatları” olarak değiştirilecek mi? Yoksa bazı Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümlerinin ardı ardına kapatılmasının ardında yatan sebep de bu mudur? Eğer bu Türk toplulukları ayrı milletler olacaklarsa Türk Devletleri Teşkilatı’na gerek var mı? Zaten bir tane Türk devleti (tanınmayan KKTC ile iki) olacağı için böyle bir teşkilata da gerek kalmayacak veya sadece Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ibaret olacak. “Türk Dili Ailesi” ifadesinin Türk birliğinin temeline konulmuş bir dinamit olduğunu görmemek için en hafifinden saf olmak gerekir. Buraya kadar yazılanlar, “Türk Dili Ailesi” ifadesinin Türkler açısından teşkil ettiği dâhilî tehlikeyi oluşturmaktadır.
Türkler açısından haricî tehlike ise daha cihanşümul bir meseledir. Bu ifade Türklerin konuştukları dilin akrabalık hudutlarını, dolayısıyla Türklerin dünyada ilişkili olduğu beşerî ve siyasi coğrafyayı da daraltmaktadır. Türkçe kendi içinde bir dil ailesi olarak kabul edilerek Altay Dil Ailesinden koparılmakta, hatta bu dil ailesi yok sayılmakta ve dolayısıyla Türkler beşerî olarak Moğollar, Tunguzlar, Koreliler ve Japonlardan koparılmaktadır. Bunun siyasi açılımlarını ifade etmek bile lüzumsuzdur. Bu meselenin tarihî ve siyasi derinliğini anlamak için, İngiliz istihbaratı tarafından geçtiğimiz yüzyılda hazırlanan Ural ve Altay dilli halkların birleşmesinin engellenmesine yönelik raporları okumak yeterli olacaktır.
“Türk Dili Ailesi” ifadesi, çağrıştırdığı siyasi ve içtimai meselelerden bağımsız bir şekilde, sadece ilmî olarak değerlendirildiğinde de bir mana ifade etmemektedir. Latin Dili Ailesine mensup dilleri konuşan milletler arasında “Latin” isimli bir millet bulunmamaktadır Cermen Dili Ailesine mensup dilleri konuşan milletler arasında “Cermen” isimli bir millet de bulunmaktadır. Keza Sami Dili Ailesine mensup dilleri konuşan milletler arasında da “Sami” isimli bir millet mevcut değil. Ancak “Türk Dili Ailesi” diye adlandırılmaya çalışılan diller öbeğini konuşan halklardan birinin ismi günümüzde resmî olarak doğrudan “Türk”tür. Yani bir an için birilerinin ileri sürdüğü gibi bunun ilmî bir tasnif olduğu düşünülecek bile olsa temelden yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır.
Gayet açıktır ki eğer Türk Devletleri Teşkilatı ve Türk halklarını yöneteneler, Türklerin tek bir millet olduğu ve ileride herhangi bir temelde birleşmeleri gerektiği endişelerini taşıyorlarsa derhâl bu yanlıştan dönülmelidir. Çok geç olmadan bu günün adından “aile” kelimesi çıkarılıp günün adı “Türk Dili Günü” şeklinde değiştirilmelidir.
Yazar: Prof. Dr. Gökçe Yükselen Peler
Türk Dil Birliğine Giden Yolda Yapılması Gerekenler (Doç. Dr. Gökçe Yükselen PELER) < Bilimdili.com











































Yorumla