ARKEOLOJİ & TARİH Biyografi Din Tarih

Mekke’nin Mimarı: Kusay bin Kilab

Kusay bin Kilab

Kusay bin Kilab, İslam Peygamberi Muhammed’in dördüncü kuşaktan dedesi olarak Mekke’nin Kâbe merkezli bir şehir haline gelmesinde kilit bir rol oynadı. Kureyş Kabilesi’nin lideri olan Kusay, Mekke’yi siyasi ve ekonomik açıdan güçlendirdi, Kâbe’nin yönetimini ele geçirerek şehri imara açtı ve Kureyş’i yerleşik hayata geçirdi. Kusay’ın liderlik vasıflarını, Mekke’de yaptığı reformları ve İslam öncesi ve İslam sonrası Arap tarihini şekillendiren önemli bir faktör olmasını sağlıyor.

Kusay’ın Hayatı ve Kişiliği

İslamiyet öncesi Arap toplumlarında yazılı tarih geleneği yaygın değildi. Bu nedenle, bu döneme dair bilgiler genellikle nesep ilişkileri, şiirler ve efsaneler yoluyla sonraki kuşaklara aktarılmıştır. İslamiyet’in doğuşuyla birlikte, Peygamber’in soyunun araştırılması ve bu soydaki önemli kişilerin biyografilerinin yazıya geçirilmesi önem kazandı. Kusay bin Kilab, bu çalışmaların merkezinde yer alan önemli bir figür olarak karşımıza çıkar.

İslam kaynaklarına göre, Kusay bin Kilab İsmail Peygamber’in soyundan gelen bir figürdü. Asıl adı Zeyd olan Kusay, Mekke’nin köklü ailelerinden biri olan Kilâb bin Mürre’nin oğluydu. Annesi Fatıma bint Sa’d’dı ve Kusay’ın Zühre adında bir kardeşi vardı. Zühre, Kureyş’in güçlü kabilelerinden Ben-i Zühre’nin atası olarak bilinir. Ancak, bazı kaynaklar Zühre’yi erkek olarak tanıtırken, diğer kaynaklar onu kadın olarak tanımlamıştır. Bu tür çelişkili bilgiler, o dönemin tarihsel verilerinin ağızdan ağza aktarılması ve zamanla değişmesi nedeniyle oluşmuştur.

Kusay’ın doğum tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte, 400’lü yılların başlarında doğduğu tahmin edilmektedir. Kusay’ın doğumundan kısa bir süre sonra babası Kilâb bin Mürre vefat etmiş, annesi ise Ben-i Uzre kabilesinin liderlerinden Rebia bin Haram ile evlenmiştir. Bu evlilikten sonra Kusay, üvey babası Rebia bin Haram ve annesi ile birlikte Şam bölgesine yerleşmiştir. Kusay’ın asıl adı Zeyd iken, “uzaklaşmak” anlamına gelen “Kusay” lakabını bu bölgede almıştır. Kusay, uzun bir süre boyunca üvey babasını gerçek babası olarak bilmiş, ancak annesinin asıl babasının Kilâb bin Mürre olduğunu söylemesi üzerine Mekke’ye geri dönmeye karar vermiştir.

Kusay’ın Mekke’ye dönüşü, Kureyşliler tarafından kısa sürede kabul edilmesini sağladı. Arap asabiyeti, yani kabilecilik, aile mensuplarının korunması ve kollanmasını son derece önemli bir değer olarak kabul ediyordu. Kusay, Mekke’de Huzaa Kabilesi’nin lideri ve Kabe’nin önemli görevlerini yürüten Huleyl bin Hubşiyye’nin kızı Hubba ile evlenmiştir. Bu evlilikten dört oğlu olmuştur: Abdülkusay, Abdüddar, Abduluzza ve Abdümenaf. Bu evlilik, Kusay’ın Mekke’deki etkisini ve gücünü artıran stratejik bir adımdı.

Mekke ve Kâbe’nin Yönetimini Ele Geçirmesi

Kusay, Mekke’deki güç dengelerini derinden etkileyen bir adım atarak, Kabe’nin yönetimini ele geçirdi. Bu süreçle ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bazı rivayetlere göre, Kusay’ın kayınpederi Huleyl bin Hubşiyye, Kabe’nin anahtarını kızı Hubba’ya ve dolayısıyla damadı Kusay’a vermiştir. Diğer rivayetlere göre ise Huleyl, Kabe’nin yönetimini miras yoluyla Kusay’a devretmiş ya da yaşlandığında Kabe’nin anahtarını Ebu Gubşan’a verip, bu kişinin anahtarı bir testi şarap karşılığında Kusay’a satmasıyla Kabe’nin yönetimi Kusay’a geçmiştir.

Kusay’ın Kabe’nin yönetimini ele geçirmesi, Mekke’deki sosyal ve siyasi yapıyı kökten değiştirdi. Huzaa Kabilesi’nin tepkisine rağmen, Kusay Kureyş’in lideri olarak Mekke’nin yönetiminde önemli bir figür haline geldi. Kusay, soyunun Kabe’yi inşa eden İsmail Peygamber’e dayandığını biliyordu ve bu yüzden Mekke’nin yönetiminin kendisinde olması gerektiğine inanıyordu. Bu inançla, Şam’daki üvey kardeşi Rezah bin Rebia’dan destek talep etti. Rezah, kabilesinin desteğini alarak Mekke’ye geldi ve Kusay ile birlikte hareket ederek, Huzaa Kabilesi ile mücadele etti.

Bu mücadeleler neticesinde Kusay, Mekke’nin yönetimini ele geçirdi. Mekke’deki güç dengeleri değişti ve Kureyş, Mekke yönetiminde söz sahibi bir konuma geldi. Bu gelişme, Mekke’nin tarihi boyunca önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Kusay’ın bu başarısı, Mekke’yi hem siyasi hem de ekonomik açıdan güçlendiren adımların temelini oluşturdu.

Mekke’deki İmar Faaliyetleri ve Yerleşim Düzeni

Kusay bin Kilab, Mekke’yi ele geçirdikten sonra şehirde büyük bir imar hareketi başlattı. Mekke, Kusay’dan önce de bir yerleşim alanıydı, ancak şehir tam anlamıyla imara açılmamıştı. Huzaa kabilesi, Kâbe’nin etrafında ve Mekke vadisinde yaşamaktayken, Kureyş kabilesi dağınık bir şekilde Mekke’nin kenar semtlerinde ve dağ yamaçlarında bulunuyordu. Bazı tarihçilere göre, Mekke’nin tam anlamıyla iskan edilememesinin nedeni, Kabe etrafında bulunan ve Huzaa kabilesince kutsal sayılan selem ve idah ağaçlarının bölgeyi kaplamasıydı. Kusay, bu ağaçların kesilmesini istedi ve Kureyşlilere, “Sizler bunları ancak evleriniz ve yollarınız için kesiyorsunuz. Allah bozgunculuk peşinde olanlara lanet etsin,” diyerek cesaret verdi. Kusay’ın liderliğinde, Kureyş kabilesi bu ağaçları keserek şehri yerleşime açtı.

Kusay, tüm Kureyş boylarını Mekke’nin etrafından el-Ebtah bölgesine yerleştirdi. Bu bölgeye yerleşenlere “Kureyşü’l-Bitâh” (Ebtahlı Kureyş) denilmiştir. Ancak bazı aileler, Mekke’nin yukarı kısımlarında yaşamayı tercih ettiler ve bu aileler “ez-Zevâhir” olarak anıldılar. Bu yerleşim düzeni, Kureyş boyları arasında sosyal statü ve kimlik açısından bir ayrım oluşturdu. Şair Zekvân, Dahhâk b. Kays el-Fihrî tarafından yaralandığında şöyle demiştir: “Keşke beni Kureyş’ten bir topluluk şehit etseydi de, ancak bunlar Zevâhir’in Kureyşlileri değil Bitah’ın Kureyşlisi olsaydı.” Bu ifade, Kureyş boyları arasındaki yerleşim yerlerinin sosyal statü ve kimlik açısından nasıl bir ayrım oluşturduğunu göstermektedir.

Kusay’ın bu iskan çalışmaları, Kureyş’in büyük ölçüde bedevi hayatından yerleşik hayata geçmesini sağladı. Kureyş kabilesi bu dönüşümün mimarı olarak Kusay’a “mücemmi” (birleştirici) lakabını verdi. Kusay, sadece Kureyş’in lideri olmakla kalmamış, aynı zamanda Mekke’nin bir şehir olarak şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.

Mekke’deki Yönetim Reformları ve İdari Düzenlemeler

Kusay bin Kilab, Mekke’yi ele geçirdikten sonra şehirde köklü yönetim reformları gerçekleştirdi. Mekke yönetimindeki tek söz sahibi olarak, Arapların yüzyıllardır devam ettirdiği dini ve kültürel âdetleri korudu, ancak Kâbe ve Mekke’nin yönetimini daha etkin kılmak için önemli adımlar attı. Bu kapsamda, Mekke’nin idari ve toplumsal işlerini yürütmek amacıyla Kâbe’nin yanında Darünnedve’yi (İstişare Evi) kurdu. Burada, Kureyş kabilesi Mekke’nin ekonomik, siyasi ve toplumsal meselelerini müzakere ederek karara bağlardı. Darünnedve’nin kapısının Kâbe’ye açılması, alınan kararların dini bir anlam taşıması açısından önemli bir detaydı. Kusay, bu şekilde Mekke’deki tüm idari ve dini işleri kendi kontrolü altına alarak, şehirde güçlü bir otorite kurdu.

Kusay, Mekke’nin idaresinde önemli görevleri yeniden düzenledi. Kâbe’nin hizmeti ve diğer dinî görevler konusunda, geçmişten gelen uygulamaları büyük ölçüde koruyarak devam ettirdi. Kâbe’nin perdedarlığı (hicabe), hacıların su ihtiyacını karşılama (sikaye), hacıların yemek ihtiyacını karşılama (rifade), Darünnedve’nin yönetimi (nedve) ve savaş ve sancak işleri (liva) gibi önemli görevler Kusay’ın yetkisi altında toplandı. Bu görevler, hem dinî hem de idarî açıdan Mekke’nin en şerefli sorumlulukları olarak kabul edilmekteydi. Kusay, bu görevleri tek başına üstlenerek hem dini hem de siyasi bir lider olarak Mekke’nin yönetimini tam anlamıyla elinde topladı.

Ancak Kusay, rifade görevi ile hacılara yemek sağlama sorumluluğunu üstlendikten sonra, bu görevin maddi yükünün tek başına üstesinden gelemeyeceğini fark etti. Bu nedenle Kureyş halkına bir konuşma yaparak, bu hayır işine katkıda bulunmalarını istedi ve onlara bir nevi vergi yükümlülüğü getirdi. Kusay, Mekke’nin yönetiminde yaptığı bu düzenlemelerle şehrin idari, dinî ve ticarî hayatının temellerini atmış, yeni görevler ekleyip mevcut görevleri çağın şartlarına uygun hale getirerek Mekke’nin yönetimini bir sistem içerisine oturtmuştur.

Kusay’ın Mirası ve Ölümü

Kusay bin Kilab, yaşlandığında sahip olduğu tüm yetkileri çocuklarına devretmiştir. Ancak, bu yetki devrinin nasıl gerçekleştiği konusunda tarihçiler arasında farklı görüşler bulunmaktadır. İbn Hişam, İbn Sa’d ve Taberî gibi tarihçiler, Arap geleneklerine uygun olarak, Kusay’ın tüm yetkilerini en büyük oğlu Abdüddâr’a devrettiğini ileri sürmektedirler. Bu rivayet, Kureyş kabilesindeki ilk ayrılık olan “Ahlâf ve Mutayyabûn ayrılığı”nın, yetki paylaşımındaki adaletsizlikten kaynaklandığını da desteklemektedir. Bu ayrılık, zamanla Kureyş’in içindeki çatışmaların ve siyasi bölünmelerin temelini oluşturmuştur.

Diğer bir görüşe göre ise, Ezrakî ve Ya‘kûbî gibi Peygamber odaklı siyer yazarları, Kusay’ın yetkileri tüm kardeşler arasında adil bir şekilde paylaştırdığını savunmaktadırlar. Bu rivayete göre, Kusay’ın üçüncü kuşak torunu olan Abdümenâf, en fazla yetkiyi almış, ancak diğer kardeşleri de belirli görevlerle yetkilendirilmiştir. Bu farklı görüşler, Kusay’ın çocukları arasındaki güç dengeleri ve Kureyş içindeki siyasi çekişmelerin temellerini atmıştır.

Kusay’ın doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, 470-490 yılları arasında öldüğü düşünülmektedir. Mekke’de vefat eden Kusay, Hacûn’a defnedilmiş ve mezarı uzun süre ziyaret edilerek kutsal sayılmıştır. Kureyş’in ona duyduğu saygı, ölümünden sonra da devam etmiş ve mezarı, İslam öncesi dönemde bir ziyaret yeri haline gelmiştir. İslamiyet’in gelişinden sonra Kureyşliler, Kusay’ın diriltilmesini mucize olarak istemişlerdir; bu da onun Kureyş üzerindeki etkisinin ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.

Sefa Sungur

İstanbul Üniversitesi - Tarih, Düzce Üniversitesi - Felsefe ve Din Bilimleri

1 Yorum

Yorum yazmak için buraya tıklayın...

  • “Kusay, bu ağaçların kesilmesini istedi ve Kureyşlilere, “Sizler bunları ancak evleriniz ve yollarınız için kesiyorsunuz. Allah bozgunculuk peşinde olanlara lanet etsin,” diyerek cesaret verdi.”, denmiş. O zamanlar Allah ismi varmıydı ki?