Thomas’ın Maxim’i
Sene 1921, Amerikalı siyahî Frederick Bruce Thomas, Sıraselviler Caddesi’nde Majik Sineması’nın yanı başında duruyordu. Binada hummalı bir çalışma vardı. Yüzlerce kişinin oturacağı mekâna, küçük bir sahne ve dans pisti yapılıyordu. İçerideki sütunlar, Amerikan barı ve Boğaz manzaralı teras buranın görkemini daha da artırıyordu. Kasım ayında tabela asıldı. Maksim açılmıştı.
Orkestra fokstrot, shimmy, çarliston!
Gazino adını Thomas’ın Rusya’daki kulübünden alıyordu. Çarlık döneminde Moskova’da kulüp işleten Thomas, Ekim Devrimi’yle elindekileri kaybetmişti. Sıfırdan başlayacak gücü, karısıyla birlikte kaçtığı İstanbul’da bulacaktı. Thomas, İstanbul’daki ilk lokali Stella’yı Şişli’de açtı. Burası kısa sürede İstanbul’un dans mekânına dönüştü; en iyi caz orkestraları burada çalıyor; fokstrot, shimmy, çarliston gibi dönemin popüler dansları burada yapılıyordu.
Zengin mönü, içkiler, sahne şovları…
Stella bir anda parlayınca Thomas, şansını Taksim’de, şehrin kalbinde denemek istedi. Maxim de kısa sürede ünlendi. Zengin mönüsü, içkileri, müdavimlerinin kulağının pasını silen orkestrası ve sahne şovlarıyla burası beş yıl boyunca kentin en beğenilen gece kulübüydü. Ta ki Thomas kazandığından fazlasını harcayıp borçlanıncaya kadar.
Maksim’in 34 yıllık uykusu
Thomas’ın savurganlığı ayyuka çıkmışken bir de Yıldız Sarayı’na açılan kumarhane, mekânın sonunu getirdi. Maksim önce müşterilerini şehrin yeni gözdesine kaptırdı, ardından Thomas borçları yüzünden cezaevine düştü. Çöküş çok büyüktü. Thomas 22 Aralık 1927’de Maksim’i borçlarının bir kısmına karşılık devretti. Bir sene sonra da cezaevinde zatürreye yakalanıp vefat etti. Bir devir böylece kapanırken Maksim efsanesi 34 yıllık bir uykuya daldı.
Yeniden İstanbul gecelerinin bir numarası
Sene 1960, Yeni Maksim diye anılan, neredeyse batakhaneye dönüşmüş mekânda bu kez Fahrettin Aslan dolaşıyordu. Aslan, eski patronu ve ortağı Emin Yeyman ile burayı baştan aşağı yeniledi. 28 Ekim 1961’de Maksim Gazinosu açıldı. Köhne bar, sihirli değnek değmişçesine ışıldıyordu. Burası gösterişli dekoru, seçkin mutfağı ve sahneye çıkan muazzam sanatçılarıyla kısa sürede -ve yeniden- İstanbul gecelerinin bir numarası olacaktı.
Biraz belalı bir “ikinci baba”
Fahrettin Aslan, İstanbul’un gece hayatına çok küçük yaşta girdi. Sahne dünyasının Fahri Bey’i pek çok sanatçının elinden tuttu, yıldızını parlattı. 1960’ların ortalarında Maksim’e rağbet büyüktü. Behiye Aksoy, Gönül Yazar, Seçil Heper, Emel Sayın, Zeki Müren, Ajda Pekkan gibi ünlü isimler buradaydı. İzleyiciler sahnedeki devlerle coşarken Aslan ortağının hisselerini devraldı ve Maksim’i kendi cumhuriyeti yaptı. O artık Gazinocular Kralı’ydı. Maksim Gazinosu’nun başarısı Aslan’ın Caddebostan, Taşlık ve Bebek’te açtığı şubelerle devam etti. Merkez konumundaki Taksim ise artık “Büyük Maksim” adıyla anılacaktı. 2005’teki vefatının ardından Aslan’ı devrinin assolistleri “İkinci babamızdı” diye andı.
Gece hayatının bu en meşhur adamının başı zaman zaman derde de girdi. Aslan, 1984’te, dönemin Emniyet Müdürü Şükrü Balcı ile birlikte gayrimüslimleri korkutarak para topladığı, Dündar Kılıç ile de bir Suudi heyete 150 gram kokain verdiği iddiasıyla tutuklanmıştı.
Her keseye uygun adresler
O dönemin gazinoları, bugün gazino dendiğinde aklımıza gelen yerlerden epey farklıydı. Çoğu deniz kıyısında veya deniz manzaralıydı. İlla ki her keseye uygun bir adres, bir program bulunurdu. Memur maaşıyla bile ayda birkaç kere ailece gidilip doyasıya eğlenilirdi. Radyodan, plaklardan tanınan sanatçıları canlı dinleyebilmek kim bilir ne heyecan veriydi.
İlanlar, saz heyetleri, uvertürler, komedyenler…
1960’ların ikinci yarısından itibaren burası en önemli eğlence merkezlerinden biriydi. Boy boy ilanlar hazırlanıyordu. Saz heyeti, üç uvertür, orta solist, türkücü, ikinci solist, arada dansöz ve komedyen, son olarak da assolist sahneye çıkıyordu. Hatta Yeşilçam’ın ünlü isimleri de buradaydı. Diğer gazinolarınkinde olduğu gibi Maksim’in hazırladığı afişlerde de bir hiyerarşi vardı. Sanatçıların önem sırasına göre fotoğrafları ve isimleri büyük tutulur; programlar paket halinde hazırlanırdı. Aynı ekibin 70 gece üst üste sahneye çıktığı bile olurdu.
Titiz ve kıskanç assolistler devri
Mekânın müdavimlerinin uğradığı geceler sanatçılara muhakkak söylenirdi. Sanatçılar da ona göre elbiselerini ayarlar, böylece aynı müşterinin karşısına aynı kıyafetlerle çıkmamaya özen gösterirdi. Assolistler, kendinden önce sahneye çıkanların seçtiği şarkılara, kılık kıyafetlerine bile karışırdı.
Çiçekler arasına saklanan pırlantalar
Assolist sahneye çıkarken kulise gönderilen çiçeklerden en gösterişlisi sahneye taşınır, çiçek gönderenlerin adı tek tek okunurdu. Garsonlar ünlü isimler sahnedeyken pek ortalıkta dolaşmazdı. Diğer solistler ve uvertürler tavan lambaları ile şarkı okurken assolistlere renkli spotlar tutulurdu. Kulisler de bu dönemde epey renkliydi. Sanatçılar arasındaki kıskançlıklar, kavgalar dönemin magazin dergilerini süslerken, gönderilen çiçeklerin içinden çıkan pırlanta dedikoduları seyircileri bile meşgul ederdi.
Türkiye Güzellik Yarışması bile yapıldı
Maksim eğlence dünyasında o kadar devleşti ki 1967 yılının Türkiye Güzellik Yarışması bile burada yapıldı. Assolist Gönül Yazar’ın yanı sıra Ajda Pekkan, Durul Gence Beşlisi, Cem Karaca ve Apaşlar’ın sahne aldığı yarışmanın sunuculuğunu Halit Kıvanç yapıyor; Orhan Boran ve Altan Erbulak şovlarıyla geceye renk katıyordu.
Efsanenin sonu
Maksim ilk önce 1980 öncesi ışıltısını kaybetmeye başlamıştı ancak 12 Eylül darbesinin ardından 80’lerde gazinolar önemli bir sosyalleşme alanı olarak yeniden popüler olunca varlığını bir süre daha devam ettirmişti. Sibel Can gibi isimlerin solistlik yapmaya başladığı 1990’larda ise Gazino kültürü tam anlamıyla çökmüştü. Özel kanalların açılması ve insanların sanatçıları televizyondan daha rahat takip edebilme imkanını bulmasıyla, gazinolara artık ihtiyaç kalmamış gibiydi. Hızlı bir çöküşün ardından Maksim kapılarını birkaç kez kapatmak zorunda kalmıştı. Son olarak 2004 yılında Petek Dinçöz’ün assolist olduğu bir kadroyla yeniden ayağa kalkmaya çalıştıysa da, son yumruğunu yemiş bir boksör gibi eğlence dünyasının ringine yığılıp kalmıştı. Thomas’ın rüyası, Kral Fahrettin’in sarayı ışıklı gecelere veda etmişti.
Ya şimdi?
Kapıları kapandıktan sonra Maksim gönül isterdi ki İstanbul gecelerinin bir müzesi olarak kalsın, ancak olmadı. Büyük Maksim bir otopark oldu. Caddebostan Maksim ise Alışveriş merkezine dönüştü, Taşlık Maksim’in yerine bir otel dikildi, Bebek Maksim ise yandı bitti kül oldu… Köle olarak doğan siyahi bir Amerikalının rüyasıydı Maksim, bir Rus masalıydı, İstanbul gecelerinde bir Habeş orkestrasıydı, şimdi ise sadece bir anı….
Düzenleme: Sergen Çirkin
Kaynaklar:
http://www.radikal.com.tr/radikalist/eglence-dunyasinin-efsanesi-maksim-gazinosu-1221712/
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/854535-taksimi-sehrin-eglence-mekani-yapan-amerikali-zencinin-bilinmeyen-oykusu
http://listelist.com/eglence-mabedi-maksim-gazinosu/
http://mksaner.blogspot.com/2016/07/taksimi-eglence-mekan-yapan-amerikal.html
http://www.tas-istanbul.com/eskiler/eski-taksi