Avustralya’daki doğal yaşam çıldırmış.
Avustralya’da hava şu an oldukça sıcak. Kavurucu sıcaklık dalgası, kontrol edilemeyen ve yıkıcı yangınlar çıkarabilir. Bir de bu yetmezmiş gibi yetkililer, antik bir soydan gelen uçan kundakçılar ile uğraşmak zorundalar. Bunlara küçük ejderha bile denebilir.
Avustralya yerlilerinin geleneksel ekoloji bilgisinin de dahil edildiği yeni bir çalışmada, sözde ‘yırtıcı ateş şahinleri’ olarak adlandırılan bu kuşların pek bilinmeyen bir davranışı anlatılıyor. Bu kuşlar, yanan çubukları pençeleriyle ve gagalarıyla kullanarak yangınları kasıtlı olarak yayıyorlar.
- Bu uçan kundakçılar, bilinen en az üç türe ayrılmışlar:
- Kara Çaylak (Milvus migrans)
- Islıkçı Çaylak (Haliastur sphenurus) ve
- Kahverengi Doğan (Falco berigora).
Fakat bunların baş belası davranışları, yerli halkın elindeki bilgilerde görülebilse de, başka yerlerde durum böyle değil. Uluslararası bilim insanlarından oluşan takım, tezlerinde şöyle açıklıyor: “Kırsal alanlarda çıkan yangınlarla uğraşan yerli orman bekçileri ve diğer insanlar, kontrollü yangınların “yangın emniyet şeritlerinin dışına” sıçramasına sebep olan yırtıcı kuşların oluşturduğu tehlikeleri hesaba katıyorlar. Ancak, kuşların yangınları yayması konusunda resmî olarak şüpheci davranılması, peyzaj yönetimi bakımından etkili şekilde planlama yapılmasını engelliyor.”
Kuş kundakçıların tabiata yangın bombaları bırakması şaşırtıcı ve hatta şok edici görünebilir. Fakat araştırmacılar, bu yıkıcı olgunun aslında binyıllardan beri görüldüğünü vurguluyorlar. Penn State Üniversitesinden takım üyesi ve coğrafyacı Mark Bonta, National Geographic dergisine şöyle söylüyor: “Yeni bir şey keşfetmiyoruz. Çalışma yaptığımız verilerin çoğu, yerli halktan insanlarla ortak işbirliğine dayanıyor… Onlar bu durumu muhtemelen 40.000 veya daha fazla yıl boyunca biliyorlarmış.”
Araştırmalara göre, yangın hattına yüzlerce yırtıcı ateş şahini toplanıyor. Bu şahinler daha sonra “için için yanan dal parçaları” topluyorlar ve bunları bir kilometreye kadar uzakta bulunan, henüz yangın görmemiş bölgelere taşıyorlar.
Araştırmacılar şöyle yazıyorlar: “Avcı kuşlara atfedilen kasıt, alevleri yanmamış yerlere yaymak ve bu sayede, ateşin çıkardığı duman sayesinde “avları” saklandıkları yerden çıkarmak.”
Takım ile yapılan görüşmelerde belgelenen ve bazı araştırmacıların ilk elden gözlemlediği bu davranış, avları bir alev duvarıyla yırtıcı kuşlara doğru yönlendiriyor ve kuşlar, kaçan veya yanan kara hayvanlarıyla avlanıyorlar. Çalışmaya ilham veren şey, yerli doktor ve eylemci Phillip Waipuldanya Roberts’in 1964 tarihli özgeçmişinde geçen bir paragraftı. Kendisi şöyle diyordu: “Bir şahinin, içten içe yanan bir dal parçasını pençeleriyle yerden aldığını ve onu, bir mil ötede kuru otlardan oluşan bir bölgeye bıraktığını görmüştüm.”
Elbette, her hukuk öğrencisinin bildiği üzere, suçlar sadece fiziksel değil, zihinsel bir etmeni de gerektirir. Bu durumda, kuşlar gerçekten ne yaptıklarını biliyorlar mı, yoksa (yanan) çer çöpü yanlışlıkla mı kapıyorlar? Araştırmacılar, birinci durumun geçerli olduğunu düşünüyorlar ve birden çok görgü şahidi hesaba katıldığında, akıllara bu davranışın şans eseri olmadığının geldiğini söylüyorlar.
Takım üyesi Avustralyalı etnobiyologcu ve kuşbilimci Bob Gosford, 2016 yılında The Washington Post gazetesine şöyle demiş: “Bu sebepsiz yapılan bir şey değil. Bir amaç var. Şöyle diyorlar; pekâla, burada birkaç yüz taneyiz, hepimiz bir şey yiyebiliriz.”
Eğer hipotez doğruysa bu durum, doğada nihayet yıkıcı orman yangınlarını yayabilen yeni bir güç bulunduğunu onayladığımız anlamına geliyor; üstelik yerli insanlar bunu başından beri biliyorlarmış. “Kuşlar yangınları baştan başlatmıyorlar. Ancak bu, onlar için en uygun fırsat” diyor Bonta, The Washington Post gazetesine.
ScienceAlert (popsci.com.tr/ Ozan Zaloğlu)
Yorumla