Kızılderililerin inancına göre hayvanlar ve ağaçlar birbirleriyle konuşurlar, her zaman iletişim halindedirler ve çok şey paylaşırlar. Kızılderili efsanesine göre kuşların göç mevsiminin yaklaştığı bir gün küçük bir serçe yaralandı. Kış gelmek üzereydi. Ancak küçük serçenin sıcak topraklara uçacak gücü yoktu. Ailesi küçük serçe olmadan yola çıkmak zorunda kaldı.
Küçük serçe, bu yaralı ve güçsüz haliyle kış mevsiminden sağ çıkamayacağını biliyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Ağaçlardan yardım istemeyi düşündü. Hemen yanındaki Meşe ağacına yaklaştı. “Ah, Meşe, yaralandım ve uçamıyorum. Kış mevsimi de yaklaşıyor. Eğer bir barınak bulamazsam öleceğim. Kışın yapraklarının ve dallarının altında saklanmama izin verir misin? Böylece hayatta kalırım ve ailem baharda geri döndüğünde onlara kavuşurum.”
Ancak meşe huysuz ve yaşlı bir ağaçtı. Kış mevsimi boyunca konuk alma fikri pek hoşuna gitmemişti. Serçe’ye “kendine başka bir yer bul, kışı seninle geçirmek istemiyorum” dedi.
Zavallı serçe hem yaralıydı hem de kalbi kırılmıştı. Bunun üzerine serçe, Akağaç’a gitti ve ona sordu. “Akağaç, yaralıyım ve ailemle beraber sıcak topraklara uçamadım. Kışın yapraklarının ve dallarının altında saklanmama izin verir misin? Yoksa öleceğim.” Akağaç da kışı serçe ile geçirmek istemedi. “Kendine başka bir barınak bulmalısın” dedi. Ve küçük serçe yine incinmişti.
Serçe her bir ağaca teker teker gitti ve kış aylarını beraber geçirmek için izin istedi fakat hiçbir ağaç serçe ile kışı geçirmek istemiyordu. Serçenin yardım istemediği son ağaç küçük bir çam ağacıydı. Çam ağacının da kendisine yardım etmeyeceğini düşünüyordu. Hiçbir umudu kalmamıştı. Ancak ölmek de istemiyordu. Son bir umutla çam ağacına doğru yaklaştı. “Çam, yaralıyım ve ailemle beraber sıcak topraklara uçamadım. Eğer kış gelmeden önce kendime bir barınak bulamazsam öleceğim. Kışın yapraklarının ve dallarının altında saklanmama izin verir misin?”
Çam ağacı içinden “ben bu ağaçlar arasında en küçük olan ağacım. Ne yapabilirim ki?” diye düşündü. Ancak serçeyi öyle bırakmaya da razı olamadı. Serçe’ye dedi ki “ yapraklarım minicik, dallarım iğne gibi ince, diğer ağaçlar gibi büyük değilim. Ancak sahip olduğum kadarını paylaşmaya hoş geldin.”
Serçe, kış mevsimini Çam ağacı ile birlikte geçirdi. Bahar ayı gelince serçenin ailesi de geri döndü. Serçe kışın iyileşmişti ve ailesini uçarak karşıladı. Yaratıcı tüm bu olanları görmüş ve duymuştu. Tanrı, ağaçları yanına çağırdı ve onlarla konuştu. “O kadar büyük dallarınız ve o kadar çok yapraklarınız varken bunları küçük bir serçenin ihtiyacı varken onunla paylaşmadınız. Bu yüzden kış geldiğinde tüm yapraklarınız solup dökülsün, rüzgârlar onları uçursun” dedi.
Tanrı daha sonra çam ağacı ile konuştu. “Bütün ağaçların arasında en küçük olan ve en az yaprağa sahip olan senken, elinde olanı minik bir serçe ile paylaştın. Bu benim kalbime dokundu. Bu yüzden kış geldiğinde tüm ağaçların yaprakları dökülürken, senin yaprakların bütün yıl yeşil kalacak. Küçük serçeye yaptığın iyilik sebebiyle bu mükâfatı sana veriyorum.”
Bu sebeple kış yaklaştığında tüm ağaçların yaprakları solar ve rüzgârlarda savrulur.
Çam ağaçları hariç…
Yorumla